19 Ekim 2010 Salı

neden blog ve ilk mimim

Yenidogan bloğum ilk mimini aldı. Mim benim gördüğüm anladığım kadarıyla şöyle birşey, sen birşey yazıyorsun, hadi şunlar şunlar siz de yazın diyorsun, onlar da yazıyor falan. Saadet zinciri, fikir paylaşımı, blog örf adet ve geleneği. Moodswing mimlemiş beni. Konu blogun en çok okunan ilk 5 yazısı, benim zaten aşağı yukarı 5 yazım var ama yine e merakla baktım. :) Ama bu vesileyle biraz bloggerlığımı da sorguladım.

Aslında ben blog yapmaya uygun bir kişi değilim bence. Evet derdimi yazarak anlatmayı seviyorum ama huyluyum. Mesela birşey yazmayı düşünüyorum, ay bunu hiç adını sanını bilmediğim insanlar okuyacak deyip vazgeçiyorum, sonra başka birşeyi de amanın bunu tanıdıklar okuyacak diye iptal ediyorum kafamda. Ya da yok yok bunu yazarsam bilmemkim çok sıkılır ya da bunu yazarsam annem üzülür falan. Hayır öyle çok derin şeyler düşündüğümden ya da yazacağımdan değil, gayet, ev, poyraz, dubai ekseninde, bu kadar gündelik konularda bile böyle bir debelenme hali.
Hayır bir de vaktim yok, şu an bunu yazıyorum ya muhtemelen ocaktaki yemek yanacak, kafamda annemin sesi çınlayacak: 'sakın 2. çocuk yapma, buna bile bakamıyorsun' Ya da zaten daha yemek yanamadan Poyraz uyanacak. Geceleri çok geç (benim uyku saatimden geç) uyuyor bu ara, gündüz uyurken de yemek ve ortalığı toplama ile geçiyor. Yazıları öyle sallapati yazıyorum ki utanıyorum halimden. Ama aklım başımda değil ve hep bir telaş halindeyim. Bugün Erol'un doğumgünü olduğunu otelden odaya Mr. Goctu'nun dogumgunu kutlu olsun diye kurabiye getirdiklerinde farkettim. Onu bile ilk anda anlamadım, yanlış biliyorsunuz diyecektim.
Bir de şu yaptığını beğenmeme hali. Millet neler yazıyor bloglarda, çocuk büyütmeye ve hayata dair. İtiraf edeyim çocuk büyütme konusunda bir felsefem tam oturamadı daha. Yani birgün yazsam, ay Poyraz'ın ince motor becerileri biraz zayıf, çocuklarımızda bunu nasıl geliştirebiliriz konulu (ne önereceksem artık) yazacakken, ertesi gün çocuğumuz gülümsüyor mu mühim olan o bee, konulu yazabilirim. Hayata dair var tabi aklımda dönen şeyler, ömrümü ev arayan bir Poyraz'ın annesi olarak geçirmedim, biz de sorguladık, biz de okuduk ettik de vallaha billaha aklıma gelemiyor hiçbirşey bugünlerde artık. Ya da ne bileyim bakıcılardan dolayı kapitalizmi, korsanlardan dolayı sömürüyü falan sorguluyorum, oralarda takılıyorum hep.
Ha bir de diğer blogları takip edememe mevzusu var, içim gidiyor içim, sanki herkes muhabbette ama ben kaçırıyorum gibi. Ama kaçırıyorum! Oğlumu zor yakalıyorum.
Bir dee ben sosyal bir kişi değilim ki, hani bu yazıyı diyelim ki 10 kişi okuyor, çık o 10 kişiye anlat bunu deseniz elim ayağım karışır heyecandan. Mesela burdaki kadınların bir yahoogroupu var, üye olunca kendini tanıtman bekleniyor. Ben öyle 2 cümle, yarışmacılara başarılar tadında yazıvermiştim. Biri geliyormuş ülkeye, ne coşkulu ne renkli anlatıvermiş kendini. Niye o değil de ben blog yapıyorum ki!
Neyse hepsini düşünüp düşünüp sonra kendime blog yapmamın amacını hatırlatıyorum: gelişmeleri merak edenlere anlatmak. Vaktim oldukça, iş değil bu. Her aklıma geleni yazmasam da olur, aklımda bekleyen yazılar beklese de olur, olduğu kadarıyla. Bizden bu kadar!

Şimdi de istatistikler:

1. en çok okunan: Sıra Poyraz'da (he he asıl merak edilen o demek ki)
2. evler, içindekiler, dışındakiler (eh o da hızlı değişen bir gündem tabi)
3. dubai ilk izlenim (dubai de ilk izlenimde kaldı, oysa 1-2 avm daha gördüm, var yazacaklarım :) )
4. bir iki üç başlaaa
4. ta ta ta taammm ev bulduuuk (ühüüü, yalan aşkımız)

2 yorum:

Gulcin dedi ki...

Tesadufen rastladim blogunuza ve bir cirpida okudum pek cok yaziyi. Cok sevdim :) Hele bu yazinin bloggerlik kisminda kendimi buldum. Musadenizle okumaya devam edecegim :)
Sevgiler

Banu Özçelik dedi ki...

Gulcin, musade ne demek, guru duydum. :) Tesekkurler...