17 Nisan 2012 Salı

Sana yenilmeyecegim Brukseeel!

Sana yenilmeyecegim Bruksel. Ya da bir dahaki sefere yenilmeyecegim! Bu sefer, usuduk, hasta olduk, vatandaslarin tarafindan hakir gorulduk. Bu ne sogukluk, bu ne kibir anlamadim valla. Siz avrupaliysaniz biz de insaniz, ne yapalim!

Luks bir restaurantinizda (belga queen) oglumuza hadi yavrum aaa aa falan diyerek cikinimizdan cikardigimiz biber dolmasini ve yogurdu yedirmis olabiliriz,
ayni restaurantta ayni yavrumuz tuvalette musluktan su fiskirtmak suretiyle ustumuzu islatti diye icimize fular tikistirmis olabiliriz,
ve yine ayni restaurantta ayni tuvalette, kapi kilitlenmezse tamamen ici gorunen cam olan tuvalette, bu ozelligi kesfedemeyip, 'demek ki buranin olayi buymus' diye, kapiyi kilitlemeden halka acik bir sekilde cisimizi yapmis olabiliriz (valla ben yapmadim, kocam yapti)

Soz konusu tuvalet

ve hatta benim yedigim istiridyelerin fotografini defalarca flas patlata patlata cekmis de olabiliriz (bunu da elbette kocam degil, ben yaptim)



ama yine de bunlar bizi begenmemeniz icin sebep olmamali!

Muzik enstrumanlari muzesine girerken valizden hallice cantami iceri sokmama anlayis gosterdiginiz icin tesekkurler ama ' dikkat edin muzik aletlerine zarar vermesin, ben kameradan bakiyor olacagim' demek de neyin nesi. 'sen bakmasan da ben dikkat ederim' dediginde tesekkur etmen fena degildi ama sonra nereden geldigimi sorup yaniti duyunca gozundeki begenmez ifadeyi saklayamaman hic hos degildi. Biz de intikamimizi muzeyi insanligin en eski enstrumani olan insan sesi ile cinlatarak aldik tabi. Poyraz o kadar uzun ve yuksek sesle belki de sizden intikam almak icin agladi. Oh iyi yapti. Oysa muzenin kafesinde bir garsonunuz Poyraz'in miziltisi kesilsin diye butun misafirpervmezligine ve benim 'vermeyin simdi yemek yiyecek' (cikinimizdan mercimekli bulgur pilavi ve turlu) dememe ragmen sirf sussun diye Poyraz'a zorla kraker vermisti. Gercekten, kraker verip 'sshh' yapmanin bir Turk cocugunu susturacagini mi sandin saf Avrupali kizcagiz, bizim cocuklarimizin tantrumlari Osmanli tokadi gibi gelir, koca muzeyi inletir, oyle ki muzenin orta katlarinda olan dayisi ve annesi babasinin yaninda aglayan yavrunun sesi ustten mi geliyor alttan mi onu bile anlamaz....


oysa basta, kulaklari takmis enstrumanlarin sesini dinlerken hersey cok iyi gibiydi...

Eveet dayi dedim. Fuat da geldi Bruksel'e. Hollanda'da kuzenimin yanindaydi. Sonra Bruksel'e bizim yanimiza (biz de Erol'un kuzeninin yanindaydik, hastasiyim kuzenlik muessesesinin) geldi ve 2 gece bizimle kaldi. Pek guzel gezdik. 2 sokak otedeki restauranti yarim saat bulamazken bile kavga etmeyecek kadar iyi anlasiyoruz artik. Ama tatilin en guzel zamani Fuat'i kostura kostura 4 trenine yetistirip istasyonda dogru durust vedalasamadan ayrilip, istasyondan cikinca cok huzunlenip, 'sakin binme o trene, cabuk geri gel' diye onu cagirip 5 trenine kadar gecirdigimiz keyifli 1 saatti.



Hava soguktu, insanlar kibirliydi, biz hasta da olduk ama yine de sonunda poyraz'la bir yurtdisi seyahati yapabilmis olmak (uluslararasi bir ucusu keyif amacli yapmak da diyebiliriz), fuat'i gormek, pek tatli kuzenlerimizin evinde kalip pek tatli kizlarini sonunda gorebilmek (gurbet icimizde bir ooook), oyle ya da boyle yeni bir sehir gorebilmek guzeldi. Daha sonra Bruksel'de uzun yillar yasayan arkadaslarimizla konustugumuzda Bruksel'de yabancilara ve ozellikle Turklere karsi genel bir uzaklik oldugunu, kendi iclerine cok kapali bir toplum olduklarini soylediler. Zaten kisisel almamistik ama yine de olay a nlarinda insanin tadini kacirmiyor degil. 'Dubai ne guzel, hic oyle birsey yok' dedik. Biraz daha dusununce, aslinda bize olmadigini, Filipinli, Hintli, Srilankali, Paki olsan cok farkli hissediyor olabilecegini konustuk. Daha kotusu, farkli hissetmiyor olabilir ve/veya maruz kaldiklari kucumseme duygusunu dogal karsiliyor da olabilirler. Kendinle ilgili olmayan sebeplerden dolayi bir begenisizlige maruz kaldiginda buna ofkelenebilmek bile luks mu su 3 gunluk dunyada?