3 Ekim 2012 Çarşamba

Savasi nasil anlatmali?

Dubai hakkinda yazmak istiyorum istiyorum, tembellik ediyorum. Iyi yonleri kotu yonleri falan. Yazsam en sevdigim yonunun, her yerde dunyanin her yerinden insan olmasi ve hep beraber yasanmasi oldugunu yazacaktim. Bir sunu anlatacaktim: Gecenlerde bir grup yeni tanistigimiz arkadasla muhabbet ediyorduk. Yeni tanisilinca konusulan standart konular var burada, onlardan biri de Dubai'nin iyi yonleri kotu yonleri. Biraz once sozettigim iyi yonu onemseyen pek cok kisi var. Bu sekilde dusunen bir arkadas cok guzel bir yorum yapti: Burada buyuyen bir hindistanli ve pakistanli cocuga niye savastiklarini anlatamazsin. Belki gunu gelir ve yine savasin icinde yer alirlar mecburen ama anlamazlar neden savastiklarini.

Poyraz'in gecen yilki ogretmeni Miss Busra. O kadar cok seviyor ki benim asosyal oglum onu. Keza ben de. Onun da hem Poyraz'i hem bizi sevdigini biliyorum. Miss Busra Suriyeli. Bugun Poyraz'i okuldan almaya gittigimde karsilasip yine sevinecegiz birbirimizi gordugumuze. Sonra 'biz birbirimizle savasa girmek uzereyiz/savastayiz' diyecegiz. Onun kardesi benim kuzenimi oldurmek icin bize bomba falan atiyor olacak, benim amcam da onun en yakin arkadasinin oldugu karargaha en iyi nasil saldiririz diye plan yapiyor olacak. Hani savasi zaten bir gun bir an anladgimdan anlamlandirdigimdan degil ama Miss Busra'yi dusununce 'ne yapiyorsunuz siz ya' diye daha bir sarsmak istiyorum bizi savasa surukleyen tum gucleri.

Ben Poyraz'a nasil anlatirim Miss Busra'nin ulkesiyle birbirimize saldirdigimizi. Sinifta arkadasina vurdu diye uzun uzun insanlarin canini acitmanin kotu bir sey oldugunu anlattigimiz Poyraz'a. Diger adi Baris olan Poyraz'a.



20 Eylül 2012 Perşembe

Annesel Bir Takim Dusunceler - 2

Poyraz Dubai'deki kresine 2 hafta one basladi. Gecen hafta bir gun bir arkadasina vurmus oldugu haberiyle oldukca sasirdim. Iletisim konusunda cesitli beceriksizlikleri olmakla beraber vurmak pek yaptigi bir sey degildir. Bir de gercekten tırsıktır kendisi. Çocuklar yanından geçerken bile carparlarsa diye omuzlarını kaldırıp gözlerini kapatır. Dolayisiyla fiziksel bir catismaya pek girmez. Neyse bir daha olmadi, o gunlukmus derken, 2 gun once sınıfta pek çok çocuga vurmuş, bu yetmezmiş gibi ona 'no' diyen öğretmenine de vurmuş. No dedikçe devam edince de mutsuz sandalyeye oturtulmuş. Ogretmeni 'Guzelce de anlatiyorum ama belki dil probleminden dolayi anlamiyordur, siz de konusur musunuz?' dedi. Konuşmaya çalıştığımda ben de tokadı yedim. Belli ki cok üzülmüştü ama meseleyi gurur yapmış ve o yüzden geri adim atmamak için vurmaya devam etmişti. Oyle ki okuldan geline uyudu, uyandiginda beni tokatlamaya basladi. Kendisinin bu yaptigindan dolayi asiri stresli oldugu cok belliydi.

Butun annelerin cocugu gibi elbette benim cocugum da cok hassas. :)) Bu olay uzerine dusune dusune bir hal oldum. Neden boyle yapiyor bu cocuk ve ne yapmali?

- okulda cesitli stres faktorleri: bu yilki kres de gecen yilkiyle ayni ama ogretmeni farkli. Sorunsuz gidiyor ama gecen yilki gibi sevk ve askla degil. En onemlisi gecen yilki gibi ogretmenine hayran degil, en azindan simdilik. Gecen yilki ogretmeni miss busra'yi gordugu an yuzunde gulucukler acar ona binbir sirinlik yapardi. Bu yil duzeyli ve saygili bir iliskiyi koruyor gibi. (oysaki ogretmeni ermeni ve nine dedeleri turkiye'de yasamislar ve biraz turkce biliyor. Poyraz'a turkce 'seni cok seviyorum' diyor. ) bir baska nokta da 2 yas grubunu birlestirmisler ve poyraz su an sinifin hem yas hem boyut olarak en minigi. Zaten erkenci bir cocuk degil tam sinifa abisinin yanina fasulyeden gelmis gibi görünüyor. Bu da onda biraz stres mi yapıyor acaba...

- 'Hayir'a tepki: 'hayir'a inanilmaz tepkili. Biz de okuduk ya kitaplarda, 'çok az hayır deyin, olumluya çevirerek yönlendirin' gibi. Devirdiğimiz onca kitaptan becerdiğimiz tek şey bu oldu gibi görünüyor şimdilik, o da ters tepti. Oyle ki çok keyifli bir okul gununun ardindan bile 'öğretmenin sana neler dedi bugün?' desek 'no dedi' diyor.Ben evde bana vurduğunda 'elini tutup ona sariliyorum ve 'biliyorum sen de benim canımı acitmak istemiyorsun ve üzülüyorsun bana boyle yaptığın için, sen başkalarının canını acıtmanın çok kötü bir şey olduğunu biliyorsun' tadında konuşmalar yiyorum, bu konuşmayi yaparken bir yandan da dayak yemeye devam ediyorum. Ama biliyorum devamının gelmemesini sağlayacak tek şey bu. Ters tepki verirsem 'bunlar bana sökmez' durumunu ispat için daha fazlasını yapıyor. Acaba kendini kisitlanmis ve dislanmis mi hissetti? Yapayalniz mi kaldi? Ya bu onu okulda daha da yalnizliga ve izole kalmaya iterse zaten sosyallessin diye tum cabamiz...

- Bildigin simarik cocuk: Eh aslinda hayir denmeyen cocuk biraz da simarik cocuk degil midir? Baskasina vurma deyince vurmazsin kardesim bu kadar basit. simariksan vurmaya devam edersin. Bu kadar basit mi acaba?

Ben kendi kendime cocugum cok hassas mi yoksa simarik mi, ah cok uzulmus mudur, ogretmeni de ona sarilsa vb dusuncelerle bogusurken o gün amca ve dayı aradi tesadüfen. Onlara da bunu anlattım 'ah işte öğretmeni hayır diyormuş ama poyraz hayir'a tepki duyuyor, ah benim hassas çucugum' falan. Bekliyorum ki onlar da yeğenlerini korusunlar 'hayır' illetinden. Ama amca 'normal hayatta birine vurunca, 'biliyorum aslinda sen vurmak istemiyorsun' demez kimse, 'hayır' denir, birak normal hayatı tecrübe etsin' dedi. Dayı da (dayı bu bloğun en meşhur kişisi aslinda ama artık böyle normal konularda ondan bahsetmek istiyorum sadece, eskiye gönderme bile yapmadan) 'kendini asla hayir denmeyen bir çocuk sanmasın, bırak engellensin biraz' dedi.

Sonuçta annesel bir takim çıkarımıma gelirsek, ya bütün dünya pedagojik kitaplari okuyup öyle davransın ya da onlar 'normal' davranacaksa biz de normal davranalim (en baştan tabi. artik treni kaçırdık) Kitaplar hem hayata hazirlayin deyip hem boyle son derece idealize davranis bicimleri sunarken acaba celisiyorlar mi kendi iclerinde? Ya da ben simarik bir cocuk yetistirdim kime camur atacagimi bilemiyor muyum?


19 Eylül 2012 Çarşamba

Annesel bir takim dusunceler-1

artik annesel olmayan dusuncelerim de olmaya basladi, o yuzden bazi dusuncelerimi 'annesel' diye kategorize edebiliyorum :)

cok onemli seyler degil de, bunlari dusunmustum diye kendi kayitlarimda olsun istedim

- Onun adina endiselenme!

Poyraz'in motor becerileri geriden geliyor. (Hatta bununla ilgili 'occupational' terapi alacagiz. Turkcesini butun yaz aradim bulamadim. Sonucta hopla, zipla turu kas, koordinasyon gelistirici etkinlikleri bu isin uzmani bir terapist tarafindan yaptirma isi. Ama 'onun yerine parka goturuvereyimle' olacak bir sey degil. )
Bir AVM'de yuruyen merdivenlerden cikmaktaydik. Poyraz cok seviyor yuruyen merdivenleri. Normalde sabit dururdu. O gun merdivenle beraber o da basamak cikti birkac tane. Yan tarafa tutunuyor ama o kayiyor tabi, zor is. Biraz zorlanir gibi birkac basamagi cikti. Merdiveni cikti, arkasina bakti. Onun yasinda bir cocuk basamaklari pitir pitir cikmaktaydi ve en son basamaktan ceylan gibi sekerek iniverdi bitis cizgisine. Neyse, Poyraz dondu yurudu gitti. Ama benim ana yuregim onun adina yanmaya basladi. 'ah benim oglum, baska cocuklar oyle cikiyor, ben cikamiyorum diye uzuluyor mudur; bu onda asagilik kompleksi yapar mi; yaparsa bu neyle sonuclanir, insanlardan nefret mi eder, seri katil mi olur (yakinlarda 'kevin hakkinda hersey filmi gundemimizdeydi de) ben annesi olarak ona nasil yaklasmaliyim, ah acimazsiz hayat' Ben bu dusuncelerin agirligi altinda cokmusken bir ust kata cikan merdivenin basina geldik. Tekrar yukari cikacagiz. Bir baktim biraz once bir seri katil adayi olmus oglum aynen o cocuk gibi cikti merdivenleri, sonunda da benzer bir afilli inis yapti. sonra donup 'ben de yaptim. insanlar oyle cikiyordu, ben de oyle ciktim' dedi. valla oglum ne diyeyim sana, katliamdan kurtulan canlara mi sevineyim, senin de cikabildigine mi, hayatin sandigim kadar karmasik olmadigina mi bilemedim... Ona cool bir sekilde 'aa evet cok guzel ciktin' dedim ama gelecegimizi kurtarmanin sevinci icindeydim.

Daha baska annesel dusunceler de vardi yazacagim ama dusuncelerimin musebbibi uyandi, ama artik su  suskulugu kirayim diye bunu yayinliyorum...

Devam edecegim. Dusunmeye de yazmaya da :)



11 Temmuz 2012 Çarşamba

bir dugun ve bir sabit fikir'in dusundurdukleri

Dun gece bir dugundeydim. Istanbul'a 22 haziran'da geldik, gelmeden once bir sure de geldigimden beri de calisma hayatimdakine yakin bir yogunlukta yasiyorum. Dunyanin en mesgul ev kadini derdim bir dostuma, bu ara ben de oyleyim. Dun geceki dugun de aklimdaki onemli ve zevkli 'to do'lardandi. 'Damat', bir zamanlar tiyatro kursu aldigim Studyo Oyunculari'ndan cok sevdigim bir arkadasim. Bizim masa da yine o grubumuzdan olusuyordu. Uzun zamandir gormemistim bu kadar sevdigim insanlari. Uzun zamandir boyle ne kadar rezil gorundugume aldirmadan ceylan gibi oradan oraya sekerek dansetmemistim. Uzun zamandir sarhosluga boyle yaklasmamistim. Cok iyi geldi. Muhabbetler de cok iyi geldi. Eski bendim dugundeki konuk. Eski gunlerden bahsettik. Degisen ve degismeyen hayatlarimizdan. Sehir tiyatrolarinda oyunculuk yapan arkadasimdan uzaktan ve hafiften takip ettigim devlet-tiyatro iliskisindeki kirilmalar hakkinda bilgi aldim. Devletin sanati fonlamasi, sanatin ozerkligini bozacagindan sakincalidir derdi Sahika Tekand (ve tabi baska kisiler de). Ancak ozellikle gelismekte olan ulkelerde sanatin devlet tarafindan fonlanmazsa zayiflamaya mahkum oldugunu konustuk. Devlet ve sehir tiyatrolarinin devlet icin kucuk ama herhangi bir ozel tesebbus icin goze almaya degmeyecek buyuklukte bir gider kapisi oldugundan. Peki devlet karisiyor muydu, mudahale ediyor muydu dedim. Simdiye kadar sinirli minik seyler varmis ancak yeni cikan duzenlemeler ile yoneticilerin hic birinin sanatci olma zorunlulugu kalmamis. Tamamen burokrat kisiler sanati 'yonetiyor' olacak. Ya da devlet tamamen cekilecek. Her halukarda tatsiz seyler planlaniyor. Tepki gostermek lazim. Buna da...

Dugunden gec saatte ve sarhosca eve dondugumde keyfim cok yerindeydi ama ne olacak bu Banu'nun hali triplerinde de bocalamaktaydim. Neyse ki pek uyanik kalamadim da bogulmadim o denizlerde ama sabah 'Bir sey yapmali' diye uyandim. Devrim degil. Poyraz bir devrimdi benim icin. Simdi o devrimle yasarken kendimi yeniden hatirlamaliyim. Onu cok seviyorum. Asiri sevme hastaligindan muzdarip bir insan olarak bunu soylememe sanirim gerek yok, elbette onu yuregimi catlatacak kadar seviyorum ama beni cok da zorluyor be. Huysuzlugu artik psikiyatrist tescilli. Bitmeyen sorularim icin iyi bir psikiyatriste de goturduk onu, otizmle ilgili birsey yok ama biraz huysuz galiba dedi o sirada tepemizde (gercekten tepemizde) ciyaklamakta olan poyraz icin koydugu teshis buydu. Sevindik sevinmesine de bu huysuzluk ne olacak. Ya da bizi endiselendiren diger noktalar. Bu hafta sonu yine Bertacigimizi ziyaret edecegiz bakalim. Neyse, hal boyle olunca biraz da yurt disinda yasamanin etkisiyle ben gercekten cok fena kayboldum. Ozumuz bozulmasin, bulusuruz kendimizle bir yerde ama nerede ne zaman ve daha onemlisi nasil, bunun cevabini bulamiyorum.

Ama iste dun aksam dugunde kendimle beraberdim. Bu sabah da Poyraz'i krese biraktiktan sonra en canim dostumu ziyarete gittim isyerinde. Sonra ciktim market alisverisi. Inkilap kitabevini de var Atasehir'deki migros'un icinde. Digerlerini bilmiyorum ama bu Inkilap Kitabevi'ni cok seviyorum ben. Cok satanlar disindaki kitaplar hakkinda soyleyecek sozu olmayan calisanlarin oldugu kitapcilardan degil (bakiniz D&R) Her ne kadar bir supermarketin binasinin icinde yer alan zincir bir kitapci ise de kitapciya gitmisim hissini yaratiyor bende. Bugun bir uykusuz, bir sabit fikir dergisi alip cikacaktim. Sabit fikir'in barkodunda bir sorun varmis, satisi yapamadi. Suracikta oturup cay icerken okusam sonra getirsem olur mu dedim. Ne guzel bu soruna 'tabi ki' cevabini almak. Cayimi icerken dergide tanitilan kitaplardan bazilarini almak zorunda hissettim kendimi! Oysa yeni bir suru kitap almistim ama bunlar da beni cok heyecanlandirdi. Iste yeni 'arzu nesnelerim'

- Murathan Mungan'in sectikleriyle - Bir Dersim Hikayesi
- Gary Shteyngart - Super Acikli Gercek Bir ask Hikayesi
- Chuck Palahniuk - Pigme

Bu sonuncusunu okumustu odemeyi benden alan arkadas. Uzerinde biraz konustuk. Cok dogal, oylesine muhabbet eder gibi. Gulerek falan. O bile iyi geldi. Yine ben oradaydim. Turkiye'de olmanin bu yonunu seviyorum. Dubai'de dunyanin dort bir yerinden cesit cesit insan var ama buradaki kadar cesitlilik yok sanki. Ya da hepimiz ekmek parasi icin geldigimiz (kimi gercekten ekmek, kimi de yatlar katlar tabi) yapay ve yuzeysel bir sehirde yasarken anlik karsilasmalarda ayni yapayligi koruma egilimi gosteriyoruz ve bir Dubaili prototipi yaratiyoruz sanirim. Kibar, saygili, guleryuzlu falan filan... Insan ozellikle Istanbul'da surekli birilerine kufretmek ve birilerine sarilmak arasinda gidip geliyor.

Dugun ve alkolden mutevellit uykusuzum. Ama anlatmak istedim bunlari. Sadece poyraz disinda seyler yaparken 'ben' varmisim gibi dusunmek Poyraz'a da bana da haksizlik aslinda. 'Ben' olarak Poyraz'a annelik yapmayi becermem lazim. Annelik halimi gozden gecirmem belki de. Umarim hayat buna izin verir....






13 Mayıs 2012 Pazar

Iste delilik belgesi

Annelik bir tur delilik, cok soylenir. Hadi canim, ne alakasi var diyenlere iste belgesi:

*Tarih: 17 Temmuz 2009 (Poyraz 11 gunluk)
*Belgeyi duzenleyen: 11 gunluk bir bebegin annesi
*Bu ve benzer belgelerin duzenlenme periyod ve suresi: Her gun, surekli ve 3.5 ay boyunca.
*Dokuman hakkinda detayli bilgi: Ilk satirda yazili olan '1'de uyandi' ile kast edilen gece 1. Ilk hafta kilo almadigi tespit edilen bir bebegi 24 saat zorla beslemeye calisan ve gecenin bilmem kacinda memede gecirilen dakikalari hesaplayan, sut sagan, onu kasikla vermeye calisip kasikla aldigi ml yi takip eden ve sonra bunlarin toplamini da her bir seans icin hesaplayip yanlarina not alan, cisini kakasini temizlemekle kalmayip surekli isaretleyen bir annenin notlari. Bu notlar 3.5. aya dogru, az emdi, cok emdi gibi daha genel ifadelere dogru evrilmekle beraber 'etkili emdi' gibi cesitli tanimlamalara da rastlaniyor.
Bu annenin ruh sagligindan ayrica da anneler gununu kutlayan bir kisi olmadigi halde firsattan istifade araya annelikle ilgili bir yazi kaktiriyor oldugundan suphelenilmektedir.




8 Mayıs 2012 Salı

Dirsegimizle dusmanin gozunu kestik!

Sportif insan olma (peki itiraf edeyim, biraz da daha iyi gorunen insan olma) calismalari kapsaminda pilates'ten farkli olarak biraz terleyip hizli hareket edecegim bir grup calismasi olsun diye 'bodycombat' adinda bir derse katildim bugun. Gulmekten ve nefessizlikten de katildim yer yer. Cok enteresan bir tecrubeydi benim icin.

Bodycombat ozetle dovus sporlarinin hareketlerinden yararlanarak olusturulmus bir grup egzersizi. Amac kalori yakmak ve genel olarak kaslari calistirmak, vucut hakimiyeti vb. Bence en onemli fonksiyonu olarak stres atmak sayilmali. Gercekten cok cok yoran ama cok da rahatlatan bir calisma ya da egzersiz artik neyse adi. 1 saat suruyor ben 40. dk.da kalp krizi gecirmekten veya bayilmaktan korkarak birakmayi dusunuyordum ki kickbox hareketlerine gectik. 'Dirsegimizi bicak gibi dusunecegiz, karsidakinin gozunu patlatiyoruz dirsegimizle.' Hadi canim! Gecen yil yapmaliymisim, hayali korsanlara ne guzel saldirirdim. Cok stresli donemlerde, 1 kere katilinmasi mumkun olan benzer bir grup calismasi bulup, bir gun 1 saat ayirip mutlaka deneyin derim. Ciktigimda ruhum ve bedenim oyun hamuru gibiydi.

Ben kahkahalar atarak yaptim hareketleri. En basta cok komik geldi. Allahtan kalabalikti (bir basket sahasinda yapiliyor) ve cok yuksek muzik vardi da kimse duymadi ama bir ara hoca beni gorup halime guldu. Bir de genel yeteneksizligim ve ilk kez katilmam sonucu sinifla senkron olmakta da zaman zaman zorlandim, icimden geleni yaptim. Asagida linkini verdigim ornek body combat calismasi videosundaki grubun icine, zaman zaman etrafa bos bos yumruklar ve tekmeler savuran ve kahkahalar atan bir kadin koyun. O benim iste :) (bu arada biz cok daha sert ve hizli yapiyorduk hareketle, bunlar hafif danseder havada)

http://www.youtube.com/watch?v=fSikiZWy97s






7 Mayıs 2012 Pazartesi

aydinlik

Gecenlerde bir sabah uyandiginda sacinin arkasinda bir yer kalkmis havaya. farkinda degil daha o ama beni bir anda 15 yil sonraya goturdu o tatli tutamcik. Genc bir erkek artik oglum. Sabah kalkmis, sacinda bir inatci tutam. Soyleniyor, joleler, sular ugrasiyor. Cok telasli. Hoslandigi kizla bulusacakmis bugun, nereden cikti simdi bu inatci sac. Bense gulumseyerek seyrediyorum bu telasi, bugunu hatirliyorum. 'Ne cabuk buyudu canim oglum' diyorum. Hatta belki 'hih, kurban olsun ogluma o kiz, saci basi yamulmusken bile dunya yakisiklisi o be, aslan parcasi aslaan'. O sirada Poyraz ' anne bakip duracagina birsey yapsana, senden almis saclarim bu huyunu, bir care bul' diye beni azarliyor, silkelenip kendime geliyorum...





Dubai'ye yaz geldi. 40 dereceleri yasiyoruz artik. Poyraz haftanin 5 gunu krese gidiyor ve cok cok seviyor kresini. Gulucukler atarak giriyor, kikirdiyor yerine oturunca.  Masallah. Hic gormeyecegiz saniyordum bu gunleri. 

Fuat iyi. Yeni bir hayat kurma mucadelesi icinde. Icsel ve dissal bir mucadele. Aradigimda ulasabilmek ne buyuk lutufmus, her seferinde bunun tarifsiz sevincimi icimde hissediyorum. 

Ben spora basladim. Pilates. Daha hareketli birseyler de katacagim galiba programa. Arizali eklemlere biraz kas destegi lazim. Arada kosu bandinda yarim saat hizli yuruyus de yapiyorum ama ondan cok sIkIlIyorum. Muzik dinlemek kesmiyor bir yandan kitap okuma basarisini gosteriyorum.  Bu ara okudugum kitap The Stars My Destination (Alfred Bester) Cok guzel bir bilimkurgu ancak ingilizce oldugundan cok yavas okuyabiliyorum. 

Game of Thrones yeni sezon gumbur gumbur basladi. Behzat C'ye devam. Arada da film izliyoruz. Dun Carnage'i izledik. (daha once baslamis uyuyakalmistik, filim sucu degil ama) Bir tiyatro oyunundan uyarlama. Filmi sevmenin yaninda surekli o sahneleri kafamda canlandirmaya calistim. Nasil oyuna koymak istedi canim anlatamam. Eski ekip, eski mekanda...

 Bir sonraki yazimin konusu tuvalet egitimini nasil becerdigimiz veya nasil beceremeyip vazgectigimiz olacaktir muhtemelen, cunku cis kokulu gunler yasamaktayiz... :)