4 Ekim 2010 Pazartesi

otelimiz

Tam otel değil aslında. Residence mı denir acaba. Bizim kaldığımız daire 2 oda bir salon, İstanbul'daki evimizden büyük. Poyraz'ın odasında kendi televizyonu, banyosu var, paşam!! Mutfak, küçük ama kullanışlı. Ama malzeme yok hiç tabi.Çok zorlanıyorum. Bir evde ne çok nesne olduğunu, bir basit çorba yaparken bir ne çok alet kullanıldığını, aletsiz kalınca farkediyor insan.

Poyraz çok sevdi. Yadırgamadı hiç. Salonda onun oyuncaklarına köşe yaptım, gidiyor istediği kitabı alıyor okuyor, istediği oyuncağı alıyor oynuyor (böyle yazınca da sankı öööyle ayrı ayrı takılıyormuşuz gibi oldu, tabi ki hayır bunları benim dibimde bana yapışık yapıyor) Yatağı küçük biraz ama diğer yataklardan daha çok uyanmıyor (iyi uyuyor demeye dilim varmadı ama çok da kötü değil) Yani yadırgamadı. İyice göçebe oldu yavrucak.

Çocuk olmak da gıcık bir durum aslında. Laylay lom takılırken, asyaaa, şen falan bayılırken birilerine, bir anda hadi oğlummm vuuuya binip gidiyoruz diye geliyor ebeveynler, hoppala yepyeni bir evdesin. Hiçbirşey yokmuş gibi de hayat devam ediyor. Neyse anne baba yetiyor onlara galiba. Böyle zamanlarda, belki saçma ama, iyi ki hala emziriyorum diyorum. Onun besini, sakinleştiricisi, pek sevdiği şey, geliyor onla hep. İyi geliyordur diye düşünüyorum. Ama diyorum ya iddialı değilim, belki de saçmalıyorumdur.

Bu arada ikimiz de hastayız. Galiba ben daha hastayım hem de. (salı itibarıyla ben daha iyiyim poyraz daha iyi değil) Zorlanıyoruz ama geçecek.

Şimdi fotolar (özellikle annem için bi ordan bi burdan çektim, manzaraların bulanık oluşu balkona çıkınca rutubetten fotoğraf makinesinin objektifinin buğulanmasından kaynaklanıyor)






poyraz'ın odası:


manzara ve salon-mutfak












Hiç yorum yok: