18 Aralık 2010 Cumartesi

depresyon annelere lüks-annelerin dünyası yeni yazı

Aklımda ve hatta blogger taslakta bazı yazılar var. Yazmak istediğim. Ama bir süredir bir türlü elim gitmiyor. Zaten hiç vaktim yok. Doğumgünümü yazdım, mızmızmızzz. Fuat meselesinden dolayı bayağı keyifsizim aslında bir süredir. Normal bir hayat yaşıyorum ama mutlu hissedemiyorum. Felsefi anlamda mutluluk nedir, mutlu insan nedir sorgulamalarına girmekten bahsetmiyorum. Hani sadece 'ay çok mutluyum' deyiverme hali, olmuyor. Ruhumun daha dingin ve güçlü hissettiği anlar oluyor ama mutluluk, şimdilik hayır. Öyle olunca da günü kurtarmaya çalışıyorum hep. Oturup neşeli yazasım gelmiyor, kötü şeyler yazasım zaten gelmiyor. Fuat'ı yazmak istemiyorum, hem yazarken de üzüldüğümden hem de ilginç bir konu bulmuş boyalı basın gibi sürekli bu konuyu gündemde tutmak istemediğimden. Flaş flaş, korsanların elindeki türk gemici ablasına ne dedi? Hoş değil!! Ama Fuat dönünce onunla röportaj yapıp burada yayınlayacağım, bu hakkımı kimse alamaz elimden :))

Neyse, annelerin dünyası'nda da konu annelere depresyonun lüks oluşu olunca, bu aralar uzmanlık alanıma girdiğinden yazdım birşeyler. (işte şu şeyler) Spesifik şeyler yazmayayım, daha genel olsun dedim ama siz anlayacaksınız, neyden bahsettiğimi :)





tişörtü okuyabiliyor musunuz? (back off my uncle is a sailor)



Bu sabah kuaföre gittim. Saçımı kestirdim, kaşlarımı aldırdım. Normalde nefret ederim kuaförden. Geçirdiğim her saniye hayatımda boşa giden saniyelerdir, görseniz orda değilken dünyayı kurtarıyorum sanırsınız. Zaten sadece ara sıra saç kestirmek için giderim. Yılda 1 kez, yaz tatilince çıkmadan heves eder pedikür yaptırırım ki yarabbim ne büyük işkencedir o. Tırnak yediğimden manikür yok zaten hayatımda. Neyse anlatabildim sanırım nefretimi. Ama bu sabah nasıl iyi geldi anlatamam. Kaşının alınmasından zevk alır mı insan, mazoşist değilse! Aldım valla. Ohhh, biri benle ilgileniyor, benim hiçbir şey yapmam gerekmiyor, istesem de yapamam zaten, Poyraz babasıyla, içim rahat, tertemiz bir ortam, sakin bir müzik. Toplamda tüm kuaför maceram yarım saat sürdü ama pek iyi geldi. Deliriyorum galiba!

Kararlıyım, yazacağım önümüzdeki günlerde. Ama öncelikle kendime blogun asıl misyonunu hatırlattım, buradan haberler vermek. O yüzden taslaktaki konuları bırakıp biraz napıyoruz ne ediyoruz anlatacağım. Söz, ama söyleyin Poyraz'a iyi uyusun gündüzleri!!

2 yorum:

Gulcin dedi ki...

ben de sirf bu yuzden kuafore falan gitmeyi seviyorum. Yoksa fon cekerlerken kafam aciyor, manikur falan hic sevmem, kas alma desem hepten aci. Ama oh sadece kendine ait bir zaman gercekten guzel oluyor.

Kardesiniz ve arkadaslari umarim en kisa zamanda normal bir hayat kavusur. Ve Poyraz :)

Banu Özçelik dedi ki...

tesekkurler gulcin. hep beraber sevinecegiz buradan umarım :)