Bir kitapta okumuştum (buna benzer birşeyi, cildi parlak... n'oluyor! cem karaca çık aradan) kapitalizmle ilgili meşhur bir metafor varmış, ama ne okuduğum kitabı hatırlıyorum ne de bu meşhur metaforun kime ait olduğunu. Neyse, sanki halk türküsüymüş gibi anlatacağım artık, yapacak birşey yok. Kapitalizmi bir at arabasına benzetiyor bu kişi. Ancak atlar değil insanlar çekiyor arabayı. Arabada oturanlar ve çekenler belli zaten. Bazı fazlaca engebeli yerlerde arabada oturanların kendini aşağı düşmüş ve arabayı çeker duruma geçmiş bulduğu oluyor ama tersi durum çok daha seyrek gerçekleşiyor. Arabada oturanlar çekenlere her zaman kötü davranmıyor, hatta 'ah canım, senin de işin ne zor, kıyamam, al bak bir parça ekmek' gibi sevgi şefkat ve 'yardım' çalışmalarında da bulunuyor. Ama hiç bir zaman gel sen otur arabaya ben çekeyim demiyorlar. Oturanlar ne kadar ekmek verirlerse versinler birileri oturuyor, birileri de arabayı çekiyor.
Yardım, bağış vb. kampanyalar olduğunda hep bunu hatırlarım ve biraz içim burulur: Ah canım, alın ekmek veriyorum size, ne kadar iyiyim ve duyarlıyım!!
Ama sonra da kendime, dünyada e-mail adresi olan herkesin bilip çeşitli durumlar için kullandığı denizyıldızı hikayesini hatırlatırım. 'bu kadar deniz yıldızı nasıl kurtulacak ki? şu deniz yıldızını görüyor musun, bu kurtuldu'
Sonuçta yaptığım şu olur: sevdiğim, inandığım yardım kampanyalarına denizyıldızı hikayesini düşünüp katılmak ama at arabasını da düşünüp asla bunla tatmin olmamak, 2 havale yaptım diye kendimi bir b.k yapıyorum sanmamak. Çünkü bireysel olarak hayat standardımda herhangi bir düşüş bile yaratmadığım gibi evrensel olarak da dünyanın bozuk düzeninde bir çarkı bile düzeltemedim aslında. Çok istediğim birşeyin olması için adaklarımı bu tarz yardım konularında adarım, baba beni okula gönder çok sevdiğim bir kampanyaydı mesela ama bunun beni dünyanın adaletsizliğini sorgulamaktan, çözüm ihtiyacının farkında olmaktan alıkoymasına izin vermem. 5-10 kıza burs sağladım diye Türkiye'deki kadınların sorunu çözüme yaklaşmış gibi bir yanılgıya girmekten çok korkar ve kaçarım mesela.
Bu tarz kampanyaların denizyıldızının durumu nedeniyle çok güzel olduğunu ama insanları tatmine sürükleyip çözüm aramaktan vazgeçirme gibi (böyle bir arayış olduğunu varsayarsak) genel tehlikeleri olduğunu da düşünmekten kendimi alamam ama yine de iyi kampanyaları gücüm yettiğince desteklemek isterim.
Bu kadar lafı şunun için ettim. Şu anda sevdiğim 2 kampanya var, madem bloğum ve milyonlarca izleyenim var ben de duyurayım dedim. :)
Katılmanızı ama tatmin olmamanızı öneriyorum. Çok iyi insanlar olmayacağız ya da dünyayı da değiştiremeyeceğiz ama bu kışı üşüyerek geçirecek bir çocuk palto sahibi olacak, bir yetiştirme yurdundaki çocuklar anlamlı aktiviteler yapacaklar.
http://durubugunneyapti.blogspot.com/2010/12/galip-ozturk-sevgi-evleri-ve-cocuk.html
http://hulyanintunasi.blogspot.com/2010/12/dunyay-guzellik-kurtaracak-bir-cocuga.html
Not: Yazdıklarımı tekrar okudum da, sanki yazıyı bitirip bir feminist mitinge oradan da yeni kurmakta olduğum siyasi partinin toplantısına gidecekmiş gibi bir havada yazmışım artiz gibi. Yalan çok yalan, gazete bile okumuyorum doğru dürüst ama bundan ve pek çok şeyden rahatsızım. Evet yaptığım tek şey rahatsız olmak.Aferin bana di mi? :)
9 yorum:
Çok güzel bir yazı olmuş. Sanırım çoğu kişinin içinden geçirdiği ama metine dökemediği şeyleri yazmışsın.
Tokat gibi çarpıyor insana yazdıkların gerçekten. Ne biçim oldu dünya?
Eski günlerdeki gibi kitle iletişim araçlarının gelişmemiş olduğu, insanların sadece yakın çevrelerini bildiği, bu sebeple de yardıma ihtiyaç duyanlara karşı sorumluluk hissettiği, ettiği yardımın yerini bulduğu ve bir insanın dünyasında değişiklik yarattığı bir dünya daha mı güzeldi acaba?
Banucugum sen neden yaziarini bir degiye veya bir gazeteye gondermiyorsun?
bende yazı yazma isteği uyandırdı yazın :) buket
evet iste aynen boyle dedim okurken. cok tesekkurler
Katılıyorum.Çok güzel bir yazı olmuş.
rahatsız olalım güzelleşelim.
herkese yorumları için teşekkürler. yazıyla ilgili sonradan yapılan yorumlarda asıl amaç olan yardım kampanyasına katılma daveti kısmını gölgede bıraktığımı hissettim. aman diyeyim!
ek olarak:
pınar: teveccühünüz :)
buket: eft yapma isteği de uyandırmıştır umarım. :) bu arada yaz sen, istersen benim blogda yayınlarım ben mutlulukla. ya da sana da blog yapalım artık.
açalya: sevdim mottonu. :)
harika yazmışsınız ellerinize sağlık...
Yorum Gönder