Başımdaki şapka yanımızdaki 'teyze'ye ait. Poyraz şapkayı aldı, inceledi 'güzelmiş' dedi. Sona benim takmamı istedi. Ben takınca da 'yanına gelcen' deyip kendi de şapkanın altına girmeye çalıştı.
Başımdaki şapka yanımızdaki 'teyze'ye ait. Poyraz şapkayı aldı, inceledi 'güzelmiş' dedi. Sona benim takmamı istedi. Ben takınca da 'yanına gelcen' deyip kendi de şapkanın altına girmeye çalıştı.
Birkaç gün sonra sahneye çıkacağını bilse de, bundan başka hiçbir şey hatırlayamaz; karşılaştığı herkesin niçin ondan bir şeyler istediğini, çok uzak olması gereken yerlere nasıl hemen ulaşıverdiğini, saatler sürmesi gereken bir sohbeti üç dakikalık asansör yolculuğuna nasıl sığdırdığını anlayamaz. Kendini olaylara ve çevresindeki insanlara teslim eden belleksiz piyanist, geçmişin ve geleceğin kırılgan bir şimdiki anda çakıştığı sürreal bir dünyaya savrulur. Çok geçmeden, yaklaşan konser gecesinin hayatının en önemli performansı olduğunu fark edecektir.
Evet ya, necefli maşrapa. Kocam sansür koydu yazıma!!!! Çok ağır eleştirmişim, bunun neden sakıncalı olabileceğini ve hayatımızda yol açabileceği sorunları da söyledi ama onu yazarsam yine maşrapa çıkar mı emin değilim. :)
Kocam değil de başkası yayınlama dese dinlemezdim de kendisi gayet özgürlükçü bir kişidir hadi üzmeyeyim adamı dedim ama valla ağırıma gitti. Hayır, önemsiz bir insanım, önemsiz ve popüler olmayan bir bloğum var, yazacaklarım da ziyadesiyle önemsizdi ona rağmen sanki dünyayı yerinden oynatacak şeyleri söylemem engellenmiş gibi gerildim bi önce, sonra bu cümlenin başını hatırlatıp kendime sakinleştim. Ama inandığın çok daha önemli ve hayatı etkileyebilecek şeyler yazamamak ne ağır bir acı olmalı diye düşündüm ve maşrapalı yazımı şöyle bitiriyorum:
OKULDA DEFTERİME, SIRAMA, AĞAÇLARA YAZARDIM ADINI
ŞİMDİ BLOĞUMA, İNTERNETE, BİLMEM BAŞKA NERELERE YAZARIM ADINIIII
EEEEYYY ÖZGÜRLÜÜÜÜK
Not: Bu notu yorumlar kısmındaki Pınar'dan gelen ilk yorum üzerine sonradan ekledim. Yazıyı yarım da olsa yayınlamamın asıl sebebi şudur: Hep birşeyler yazacağımı söyleyip yazmıyorum, bu sefer vallaha da billaha da yazmıştım, sansüre takıldı, onu göstermek istedim. :)
Bir gün yine -ben bu çocuğa birşey öğretmiyorum, bütün gün yedi yemedi, uyudu uymadı mücadelesi, benim içsel mücadelelerim ve onun dışında da başı kesik tavuk gibi koşmakla geçiyor- triplerine girip aktivite yapsam dedim. Yine bir yerde gözüme takıldı, 'hadi bir deneyelim' dedim. Hem vakit geçirmiş oluruz: Bir kaba kırmızı mercimek koydum. Kaşıkla diğer kaba aktarma aktivitesi. Kendini beslemesine de destek babında.
Sonucu özetliyorum:
Untitled from banu ozcelik on Vimeo.
Hafta sonları daha güzel oluyor tabi. Baba da evde. Gezmece tozmaca. Pazar sabahı sanırım yıllar sonra ilk kez yemeğe (kahvaltı da olsa) misafir çağırdık. İsrail'de evimizin mutfağından karşı apartmanın salon kısmı görünüyordu. Bu apartmandaki evlerden biri sürekli kalabalık misafir grupları ağırlıyordu. Masada uzun uzun oturuyorlar, muhabbet ediyorlar, gülüp eğleniyorlardı. Evin sıcak bir dekorasyonu ve ışıklandırması vardı. Biz Erol'la mutfak penceresinin önünde birbirimize sarılıp onları izliyor, Türkiye'ye dönünce hep eve misafir çağıracağımıza ya da birilerine misafirliğe gideceğimize söz veriyorduk. Burada provalara başladık. Pek de keyifli geçti bahçede kahvaltı keyfi. Gelenlerde de bolca çocuk vardı. Süper curcuna. Poyraz zevkten 4 köşe oldu hepsi kendinden büyük çocukların peşinde 'çocuklar, çocuklar' diye koşarken.
Dubai'de yaşıyor olmayı sevecek gibiyim. Ama Dubai'yi asla. Neden mi? Hımm, bir saniye.....