3 Ekim 2012 Çarşamba

Savasi nasil anlatmali?

Dubai hakkinda yazmak istiyorum istiyorum, tembellik ediyorum. Iyi yonleri kotu yonleri falan. Yazsam en sevdigim yonunun, her yerde dunyanin her yerinden insan olmasi ve hep beraber yasanmasi oldugunu yazacaktim. Bir sunu anlatacaktim: Gecenlerde bir grup yeni tanistigimiz arkadasla muhabbet ediyorduk. Yeni tanisilinca konusulan standart konular var burada, onlardan biri de Dubai'nin iyi yonleri kotu yonleri. Biraz once sozettigim iyi yonu onemseyen pek cok kisi var. Bu sekilde dusunen bir arkadas cok guzel bir yorum yapti: Burada buyuyen bir hindistanli ve pakistanli cocuga niye savastiklarini anlatamazsin. Belki gunu gelir ve yine savasin icinde yer alirlar mecburen ama anlamazlar neden savastiklarini.

Poyraz'in gecen yilki ogretmeni Miss Busra. O kadar cok seviyor ki benim asosyal oglum onu. Keza ben de. Onun da hem Poyraz'i hem bizi sevdigini biliyorum. Miss Busra Suriyeli. Bugun Poyraz'i okuldan almaya gittigimde karsilasip yine sevinecegiz birbirimizi gordugumuze. Sonra 'biz birbirimizle savasa girmek uzereyiz/savastayiz' diyecegiz. Onun kardesi benim kuzenimi oldurmek icin bize bomba falan atiyor olacak, benim amcam da onun en yakin arkadasinin oldugu karargaha en iyi nasil saldiririz diye plan yapiyor olacak. Hani savasi zaten bir gun bir an anladgimdan anlamlandirdigimdan degil ama Miss Busra'yi dusununce 'ne yapiyorsunuz siz ya' diye daha bir sarsmak istiyorum bizi savasa surukleyen tum gucleri.

Ben Poyraz'a nasil anlatirim Miss Busra'nin ulkesiyle birbirimize saldirdigimizi. Sinifta arkadasina vurdu diye uzun uzun insanlarin canini acitmanin kotu bir sey oldugunu anlattigimiz Poyraz'a. Diger adi Baris olan Poyraz'a.



20 Eylül 2012 Perşembe

Annesel Bir Takim Dusunceler - 2

Poyraz Dubai'deki kresine 2 hafta one basladi. Gecen hafta bir gun bir arkadasina vurmus oldugu haberiyle oldukca sasirdim. Iletisim konusunda cesitli beceriksizlikleri olmakla beraber vurmak pek yaptigi bir sey degildir. Bir de gercekten tırsıktır kendisi. Çocuklar yanından geçerken bile carparlarsa diye omuzlarını kaldırıp gözlerini kapatır. Dolayisiyla fiziksel bir catismaya pek girmez. Neyse bir daha olmadi, o gunlukmus derken, 2 gun once sınıfta pek çok çocuga vurmuş, bu yetmezmiş gibi ona 'no' diyen öğretmenine de vurmuş. No dedikçe devam edince de mutsuz sandalyeye oturtulmuş. Ogretmeni 'Guzelce de anlatiyorum ama belki dil probleminden dolayi anlamiyordur, siz de konusur musunuz?' dedi. Konuşmaya çalıştığımda ben de tokadı yedim. Belli ki cok üzülmüştü ama meseleyi gurur yapmış ve o yüzden geri adim atmamak için vurmaya devam etmişti. Oyle ki okuldan geline uyudu, uyandiginda beni tokatlamaya basladi. Kendisinin bu yaptigindan dolayi asiri stresli oldugu cok belliydi.

Butun annelerin cocugu gibi elbette benim cocugum da cok hassas. :)) Bu olay uzerine dusune dusune bir hal oldum. Neden boyle yapiyor bu cocuk ve ne yapmali?

- okulda cesitli stres faktorleri: bu yilki kres de gecen yilkiyle ayni ama ogretmeni farkli. Sorunsuz gidiyor ama gecen yilki gibi sevk ve askla degil. En onemlisi gecen yilki gibi ogretmenine hayran degil, en azindan simdilik. Gecen yilki ogretmeni miss busra'yi gordugu an yuzunde gulucukler acar ona binbir sirinlik yapardi. Bu yil duzeyli ve saygili bir iliskiyi koruyor gibi. (oysaki ogretmeni ermeni ve nine dedeleri turkiye'de yasamislar ve biraz turkce biliyor. Poyraz'a turkce 'seni cok seviyorum' diyor. ) bir baska nokta da 2 yas grubunu birlestirmisler ve poyraz su an sinifin hem yas hem boyut olarak en minigi. Zaten erkenci bir cocuk degil tam sinifa abisinin yanina fasulyeden gelmis gibi görünüyor. Bu da onda biraz stres mi yapıyor acaba...

- 'Hayir'a tepki: 'hayir'a inanilmaz tepkili. Biz de okuduk ya kitaplarda, 'çok az hayır deyin, olumluya çevirerek yönlendirin' gibi. Devirdiğimiz onca kitaptan becerdiğimiz tek şey bu oldu gibi görünüyor şimdilik, o da ters tepti. Oyle ki çok keyifli bir okul gununun ardindan bile 'öğretmenin sana neler dedi bugün?' desek 'no dedi' diyor.Ben evde bana vurduğunda 'elini tutup ona sariliyorum ve 'biliyorum sen de benim canımı acitmak istemiyorsun ve üzülüyorsun bana boyle yaptığın için, sen başkalarının canını acıtmanın çok kötü bir şey olduğunu biliyorsun' tadında konuşmalar yiyorum, bu konuşmayi yaparken bir yandan da dayak yemeye devam ediyorum. Ama biliyorum devamının gelmemesini sağlayacak tek şey bu. Ters tepki verirsem 'bunlar bana sökmez' durumunu ispat için daha fazlasını yapıyor. Acaba kendini kisitlanmis ve dislanmis mi hissetti? Yapayalniz mi kaldi? Ya bu onu okulda daha da yalnizliga ve izole kalmaya iterse zaten sosyallessin diye tum cabamiz...

- Bildigin simarik cocuk: Eh aslinda hayir denmeyen cocuk biraz da simarik cocuk degil midir? Baskasina vurma deyince vurmazsin kardesim bu kadar basit. simariksan vurmaya devam edersin. Bu kadar basit mi acaba?

Ben kendi kendime cocugum cok hassas mi yoksa simarik mi, ah cok uzulmus mudur, ogretmeni de ona sarilsa vb dusuncelerle bogusurken o gün amca ve dayı aradi tesadüfen. Onlara da bunu anlattım 'ah işte öğretmeni hayır diyormuş ama poyraz hayir'a tepki duyuyor, ah benim hassas çucugum' falan. Bekliyorum ki onlar da yeğenlerini korusunlar 'hayır' illetinden. Ama amca 'normal hayatta birine vurunca, 'biliyorum aslinda sen vurmak istemiyorsun' demez kimse, 'hayır' denir, birak normal hayatı tecrübe etsin' dedi. Dayı da (dayı bu bloğun en meşhur kişisi aslinda ama artık böyle normal konularda ondan bahsetmek istiyorum sadece, eskiye gönderme bile yapmadan) 'kendini asla hayir denmeyen bir çocuk sanmasın, bırak engellensin biraz' dedi.

Sonuçta annesel bir takim çıkarımıma gelirsek, ya bütün dünya pedagojik kitaplari okuyup öyle davransın ya da onlar 'normal' davranacaksa biz de normal davranalim (en baştan tabi. artik treni kaçırdık) Kitaplar hem hayata hazirlayin deyip hem boyle son derece idealize davranis bicimleri sunarken acaba celisiyorlar mi kendi iclerinde? Ya da ben simarik bir cocuk yetistirdim kime camur atacagimi bilemiyor muyum?


19 Eylül 2012 Çarşamba

Annesel bir takim dusunceler-1

artik annesel olmayan dusuncelerim de olmaya basladi, o yuzden bazi dusuncelerimi 'annesel' diye kategorize edebiliyorum :)

cok onemli seyler degil de, bunlari dusunmustum diye kendi kayitlarimda olsun istedim

- Onun adina endiselenme!

Poyraz'in motor becerileri geriden geliyor. (Hatta bununla ilgili 'occupational' terapi alacagiz. Turkcesini butun yaz aradim bulamadim. Sonucta hopla, zipla turu kas, koordinasyon gelistirici etkinlikleri bu isin uzmani bir terapist tarafindan yaptirma isi. Ama 'onun yerine parka goturuvereyimle' olacak bir sey degil. )
Bir AVM'de yuruyen merdivenlerden cikmaktaydik. Poyraz cok seviyor yuruyen merdivenleri. Normalde sabit dururdu. O gun merdivenle beraber o da basamak cikti birkac tane. Yan tarafa tutunuyor ama o kayiyor tabi, zor is. Biraz zorlanir gibi birkac basamagi cikti. Merdiveni cikti, arkasina bakti. Onun yasinda bir cocuk basamaklari pitir pitir cikmaktaydi ve en son basamaktan ceylan gibi sekerek iniverdi bitis cizgisine. Neyse, Poyraz dondu yurudu gitti. Ama benim ana yuregim onun adina yanmaya basladi. 'ah benim oglum, baska cocuklar oyle cikiyor, ben cikamiyorum diye uzuluyor mudur; bu onda asagilik kompleksi yapar mi; yaparsa bu neyle sonuclanir, insanlardan nefret mi eder, seri katil mi olur (yakinlarda 'kevin hakkinda hersey filmi gundemimizdeydi de) ben annesi olarak ona nasil yaklasmaliyim, ah acimazsiz hayat' Ben bu dusuncelerin agirligi altinda cokmusken bir ust kata cikan merdivenin basina geldik. Tekrar yukari cikacagiz. Bir baktim biraz once bir seri katil adayi olmus oglum aynen o cocuk gibi cikti merdivenleri, sonunda da benzer bir afilli inis yapti. sonra donup 'ben de yaptim. insanlar oyle cikiyordu, ben de oyle ciktim' dedi. valla oglum ne diyeyim sana, katliamdan kurtulan canlara mi sevineyim, senin de cikabildigine mi, hayatin sandigim kadar karmasik olmadigina mi bilemedim... Ona cool bir sekilde 'aa evet cok guzel ciktin' dedim ama gelecegimizi kurtarmanin sevinci icindeydim.

Daha baska annesel dusunceler de vardi yazacagim ama dusuncelerimin musebbibi uyandi, ama artik su  suskulugu kirayim diye bunu yayinliyorum...

Devam edecegim. Dusunmeye de yazmaya da :)



11 Temmuz 2012 Çarşamba

bir dugun ve bir sabit fikir'in dusundurdukleri

Dun gece bir dugundeydim. Istanbul'a 22 haziran'da geldik, gelmeden once bir sure de geldigimden beri de calisma hayatimdakine yakin bir yogunlukta yasiyorum. Dunyanin en mesgul ev kadini derdim bir dostuma, bu ara ben de oyleyim. Dun geceki dugun de aklimdaki onemli ve zevkli 'to do'lardandi. 'Damat', bir zamanlar tiyatro kursu aldigim Studyo Oyunculari'ndan cok sevdigim bir arkadasim. Bizim masa da yine o grubumuzdan olusuyordu. Uzun zamandir gormemistim bu kadar sevdigim insanlari. Uzun zamandir boyle ne kadar rezil gorundugume aldirmadan ceylan gibi oradan oraya sekerek dansetmemistim. Uzun zamandir sarhosluga boyle yaklasmamistim. Cok iyi geldi. Muhabbetler de cok iyi geldi. Eski bendim dugundeki konuk. Eski gunlerden bahsettik. Degisen ve degismeyen hayatlarimizdan. Sehir tiyatrolarinda oyunculuk yapan arkadasimdan uzaktan ve hafiften takip ettigim devlet-tiyatro iliskisindeki kirilmalar hakkinda bilgi aldim. Devletin sanati fonlamasi, sanatin ozerkligini bozacagindan sakincalidir derdi Sahika Tekand (ve tabi baska kisiler de). Ancak ozellikle gelismekte olan ulkelerde sanatin devlet tarafindan fonlanmazsa zayiflamaya mahkum oldugunu konustuk. Devlet ve sehir tiyatrolarinin devlet icin kucuk ama herhangi bir ozel tesebbus icin goze almaya degmeyecek buyuklukte bir gider kapisi oldugundan. Peki devlet karisiyor muydu, mudahale ediyor muydu dedim. Simdiye kadar sinirli minik seyler varmis ancak yeni cikan duzenlemeler ile yoneticilerin hic birinin sanatci olma zorunlulugu kalmamis. Tamamen burokrat kisiler sanati 'yonetiyor' olacak. Ya da devlet tamamen cekilecek. Her halukarda tatsiz seyler planlaniyor. Tepki gostermek lazim. Buna da...

Dugunden gec saatte ve sarhosca eve dondugumde keyfim cok yerindeydi ama ne olacak bu Banu'nun hali triplerinde de bocalamaktaydim. Neyse ki pek uyanik kalamadim da bogulmadim o denizlerde ama sabah 'Bir sey yapmali' diye uyandim. Devrim degil. Poyraz bir devrimdi benim icin. Simdi o devrimle yasarken kendimi yeniden hatirlamaliyim. Onu cok seviyorum. Asiri sevme hastaligindan muzdarip bir insan olarak bunu soylememe sanirim gerek yok, elbette onu yuregimi catlatacak kadar seviyorum ama beni cok da zorluyor be. Huysuzlugu artik psikiyatrist tescilli. Bitmeyen sorularim icin iyi bir psikiyatriste de goturduk onu, otizmle ilgili birsey yok ama biraz huysuz galiba dedi o sirada tepemizde (gercekten tepemizde) ciyaklamakta olan poyraz icin koydugu teshis buydu. Sevindik sevinmesine de bu huysuzluk ne olacak. Ya da bizi endiselendiren diger noktalar. Bu hafta sonu yine Bertacigimizi ziyaret edecegiz bakalim. Neyse, hal boyle olunca biraz da yurt disinda yasamanin etkisiyle ben gercekten cok fena kayboldum. Ozumuz bozulmasin, bulusuruz kendimizle bir yerde ama nerede ne zaman ve daha onemlisi nasil, bunun cevabini bulamiyorum.

Ama iste dun aksam dugunde kendimle beraberdim. Bu sabah da Poyraz'i krese biraktiktan sonra en canim dostumu ziyarete gittim isyerinde. Sonra ciktim market alisverisi. Inkilap kitabevini de var Atasehir'deki migros'un icinde. Digerlerini bilmiyorum ama bu Inkilap Kitabevi'ni cok seviyorum ben. Cok satanlar disindaki kitaplar hakkinda soyleyecek sozu olmayan calisanlarin oldugu kitapcilardan degil (bakiniz D&R) Her ne kadar bir supermarketin binasinin icinde yer alan zincir bir kitapci ise de kitapciya gitmisim hissini yaratiyor bende. Bugun bir uykusuz, bir sabit fikir dergisi alip cikacaktim. Sabit fikir'in barkodunda bir sorun varmis, satisi yapamadi. Suracikta oturup cay icerken okusam sonra getirsem olur mu dedim. Ne guzel bu soruna 'tabi ki' cevabini almak. Cayimi icerken dergide tanitilan kitaplardan bazilarini almak zorunda hissettim kendimi! Oysa yeni bir suru kitap almistim ama bunlar da beni cok heyecanlandirdi. Iste yeni 'arzu nesnelerim'

- Murathan Mungan'in sectikleriyle - Bir Dersim Hikayesi
- Gary Shteyngart - Super Acikli Gercek Bir ask Hikayesi
- Chuck Palahniuk - Pigme

Bu sonuncusunu okumustu odemeyi benden alan arkadas. Uzerinde biraz konustuk. Cok dogal, oylesine muhabbet eder gibi. Gulerek falan. O bile iyi geldi. Yine ben oradaydim. Turkiye'de olmanin bu yonunu seviyorum. Dubai'de dunyanin dort bir yerinden cesit cesit insan var ama buradaki kadar cesitlilik yok sanki. Ya da hepimiz ekmek parasi icin geldigimiz (kimi gercekten ekmek, kimi de yatlar katlar tabi) yapay ve yuzeysel bir sehirde yasarken anlik karsilasmalarda ayni yapayligi koruma egilimi gosteriyoruz ve bir Dubaili prototipi yaratiyoruz sanirim. Kibar, saygili, guleryuzlu falan filan... Insan ozellikle Istanbul'da surekli birilerine kufretmek ve birilerine sarilmak arasinda gidip geliyor.

Dugun ve alkolden mutevellit uykusuzum. Ama anlatmak istedim bunlari. Sadece poyraz disinda seyler yaparken 'ben' varmisim gibi dusunmek Poyraz'a da bana da haksizlik aslinda. 'Ben' olarak Poyraz'a annelik yapmayi becermem lazim. Annelik halimi gozden gecirmem belki de. Umarim hayat buna izin verir....






13 Mayıs 2012 Pazar

Iste delilik belgesi

Annelik bir tur delilik, cok soylenir. Hadi canim, ne alakasi var diyenlere iste belgesi:

*Tarih: 17 Temmuz 2009 (Poyraz 11 gunluk)
*Belgeyi duzenleyen: 11 gunluk bir bebegin annesi
*Bu ve benzer belgelerin duzenlenme periyod ve suresi: Her gun, surekli ve 3.5 ay boyunca.
*Dokuman hakkinda detayli bilgi: Ilk satirda yazili olan '1'de uyandi' ile kast edilen gece 1. Ilk hafta kilo almadigi tespit edilen bir bebegi 24 saat zorla beslemeye calisan ve gecenin bilmem kacinda memede gecirilen dakikalari hesaplayan, sut sagan, onu kasikla vermeye calisip kasikla aldigi ml yi takip eden ve sonra bunlarin toplamini da her bir seans icin hesaplayip yanlarina not alan, cisini kakasini temizlemekle kalmayip surekli isaretleyen bir annenin notlari. Bu notlar 3.5. aya dogru, az emdi, cok emdi gibi daha genel ifadelere dogru evrilmekle beraber 'etkili emdi' gibi cesitli tanimlamalara da rastlaniyor.
Bu annenin ruh sagligindan ayrica da anneler gununu kutlayan bir kisi olmadigi halde firsattan istifade araya annelikle ilgili bir yazi kaktiriyor oldugundan suphelenilmektedir.




8 Mayıs 2012 Salı

Dirsegimizle dusmanin gozunu kestik!

Sportif insan olma (peki itiraf edeyim, biraz da daha iyi gorunen insan olma) calismalari kapsaminda pilates'ten farkli olarak biraz terleyip hizli hareket edecegim bir grup calismasi olsun diye 'bodycombat' adinda bir derse katildim bugun. Gulmekten ve nefessizlikten de katildim yer yer. Cok enteresan bir tecrubeydi benim icin.

Bodycombat ozetle dovus sporlarinin hareketlerinden yararlanarak olusturulmus bir grup egzersizi. Amac kalori yakmak ve genel olarak kaslari calistirmak, vucut hakimiyeti vb. Bence en onemli fonksiyonu olarak stres atmak sayilmali. Gercekten cok cok yoran ama cok da rahatlatan bir calisma ya da egzersiz artik neyse adi. 1 saat suruyor ben 40. dk.da kalp krizi gecirmekten veya bayilmaktan korkarak birakmayi dusunuyordum ki kickbox hareketlerine gectik. 'Dirsegimizi bicak gibi dusunecegiz, karsidakinin gozunu patlatiyoruz dirsegimizle.' Hadi canim! Gecen yil yapmaliymisim, hayali korsanlara ne guzel saldirirdim. Cok stresli donemlerde, 1 kere katilinmasi mumkun olan benzer bir grup calismasi bulup, bir gun 1 saat ayirip mutlaka deneyin derim. Ciktigimda ruhum ve bedenim oyun hamuru gibiydi.

Ben kahkahalar atarak yaptim hareketleri. En basta cok komik geldi. Allahtan kalabalikti (bir basket sahasinda yapiliyor) ve cok yuksek muzik vardi da kimse duymadi ama bir ara hoca beni gorup halime guldu. Bir de genel yeteneksizligim ve ilk kez katilmam sonucu sinifla senkron olmakta da zaman zaman zorlandim, icimden geleni yaptim. Asagida linkini verdigim ornek body combat calismasi videosundaki grubun icine, zaman zaman etrafa bos bos yumruklar ve tekmeler savuran ve kahkahalar atan bir kadin koyun. O benim iste :) (bu arada biz cok daha sert ve hizli yapiyorduk hareketle, bunlar hafif danseder havada)

http://www.youtube.com/watch?v=fSikiZWy97s






7 Mayıs 2012 Pazartesi

aydinlik

Gecenlerde bir sabah uyandiginda sacinin arkasinda bir yer kalkmis havaya. farkinda degil daha o ama beni bir anda 15 yil sonraya goturdu o tatli tutamcik. Genc bir erkek artik oglum. Sabah kalkmis, sacinda bir inatci tutam. Soyleniyor, joleler, sular ugrasiyor. Cok telasli. Hoslandigi kizla bulusacakmis bugun, nereden cikti simdi bu inatci sac. Bense gulumseyerek seyrediyorum bu telasi, bugunu hatirliyorum. 'Ne cabuk buyudu canim oglum' diyorum. Hatta belki 'hih, kurban olsun ogluma o kiz, saci basi yamulmusken bile dunya yakisiklisi o be, aslan parcasi aslaan'. O sirada Poyraz ' anne bakip duracagina birsey yapsana, senden almis saclarim bu huyunu, bir care bul' diye beni azarliyor, silkelenip kendime geliyorum...





Dubai'ye yaz geldi. 40 dereceleri yasiyoruz artik. Poyraz haftanin 5 gunu krese gidiyor ve cok cok seviyor kresini. Gulucukler atarak giriyor, kikirdiyor yerine oturunca.  Masallah. Hic gormeyecegiz saniyordum bu gunleri. 

Fuat iyi. Yeni bir hayat kurma mucadelesi icinde. Icsel ve dissal bir mucadele. Aradigimda ulasabilmek ne buyuk lutufmus, her seferinde bunun tarifsiz sevincimi icimde hissediyorum. 

Ben spora basladim. Pilates. Daha hareketli birseyler de katacagim galiba programa. Arizali eklemlere biraz kas destegi lazim. Arada kosu bandinda yarim saat hizli yuruyus de yapiyorum ama ondan cok sIkIlIyorum. Muzik dinlemek kesmiyor bir yandan kitap okuma basarisini gosteriyorum.  Bu ara okudugum kitap The Stars My Destination (Alfred Bester) Cok guzel bir bilimkurgu ancak ingilizce oldugundan cok yavas okuyabiliyorum. 

Game of Thrones yeni sezon gumbur gumbur basladi. Behzat C'ye devam. Arada da film izliyoruz. Dun Carnage'i izledik. (daha once baslamis uyuyakalmistik, filim sucu degil ama) Bir tiyatro oyunundan uyarlama. Filmi sevmenin yaninda surekli o sahneleri kafamda canlandirmaya calistim. Nasil oyuna koymak istedi canim anlatamam. Eski ekip, eski mekanda...

 Bir sonraki yazimin konusu tuvalet egitimini nasil becerdigimiz veya nasil beceremeyip vazgectigimiz olacaktir muhtemelen, cunku cis kokulu gunler yasamaktayiz... :)

17 Nisan 2012 Salı

Sana yenilmeyecegim Brukseeel!

Sana yenilmeyecegim Bruksel. Ya da bir dahaki sefere yenilmeyecegim! Bu sefer, usuduk, hasta olduk, vatandaslarin tarafindan hakir gorulduk. Bu ne sogukluk, bu ne kibir anlamadim valla. Siz avrupaliysaniz biz de insaniz, ne yapalim!

Luks bir restaurantinizda (belga queen) oglumuza hadi yavrum aaa aa falan diyerek cikinimizdan cikardigimiz biber dolmasini ve yogurdu yedirmis olabiliriz,
ayni restaurantta ayni yavrumuz tuvalette musluktan su fiskirtmak suretiyle ustumuzu islatti diye icimize fular tikistirmis olabiliriz,
ve yine ayni restaurantta ayni tuvalette, kapi kilitlenmezse tamamen ici gorunen cam olan tuvalette, bu ozelligi kesfedemeyip, 'demek ki buranin olayi buymus' diye, kapiyi kilitlemeden halka acik bir sekilde cisimizi yapmis olabiliriz (valla ben yapmadim, kocam yapti)

Soz konusu tuvalet

ve hatta benim yedigim istiridyelerin fotografini defalarca flas patlata patlata cekmis de olabiliriz (bunu da elbette kocam degil, ben yaptim)



ama yine de bunlar bizi begenmemeniz icin sebep olmamali!

Muzik enstrumanlari muzesine girerken valizden hallice cantami iceri sokmama anlayis gosterdiginiz icin tesekkurler ama ' dikkat edin muzik aletlerine zarar vermesin, ben kameradan bakiyor olacagim' demek de neyin nesi. 'sen bakmasan da ben dikkat ederim' dediginde tesekkur etmen fena degildi ama sonra nereden geldigimi sorup yaniti duyunca gozundeki begenmez ifadeyi saklayamaman hic hos degildi. Biz de intikamimizi muzeyi insanligin en eski enstrumani olan insan sesi ile cinlatarak aldik tabi. Poyraz o kadar uzun ve yuksek sesle belki de sizden intikam almak icin agladi. Oh iyi yapti. Oysa muzenin kafesinde bir garsonunuz Poyraz'in miziltisi kesilsin diye butun misafirpervmezligine ve benim 'vermeyin simdi yemek yiyecek' (cikinimizdan mercimekli bulgur pilavi ve turlu) dememe ragmen sirf sussun diye Poyraz'a zorla kraker vermisti. Gercekten, kraker verip 'sshh' yapmanin bir Turk cocugunu susturacagini mi sandin saf Avrupali kizcagiz, bizim cocuklarimizin tantrumlari Osmanli tokadi gibi gelir, koca muzeyi inletir, oyle ki muzenin orta katlarinda olan dayisi ve annesi babasinin yaninda aglayan yavrunun sesi ustten mi geliyor alttan mi onu bile anlamaz....


oysa basta, kulaklari takmis enstrumanlarin sesini dinlerken hersey cok iyi gibiydi...

Eveet dayi dedim. Fuat da geldi Bruksel'e. Hollanda'da kuzenimin yanindaydi. Sonra Bruksel'e bizim yanimiza (biz de Erol'un kuzeninin yanindaydik, hastasiyim kuzenlik muessesesinin) geldi ve 2 gece bizimle kaldi. Pek guzel gezdik. 2 sokak otedeki restauranti yarim saat bulamazken bile kavga etmeyecek kadar iyi anlasiyoruz artik. Ama tatilin en guzel zamani Fuat'i kostura kostura 4 trenine yetistirip istasyonda dogru durust vedalasamadan ayrilip, istasyondan cikinca cok huzunlenip, 'sakin binme o trene, cabuk geri gel' diye onu cagirip 5 trenine kadar gecirdigimiz keyifli 1 saatti.



Hava soguktu, insanlar kibirliydi, biz hasta da olduk ama yine de sonunda poyraz'la bir yurtdisi seyahati yapabilmis olmak (uluslararasi bir ucusu keyif amacli yapmak da diyebiliriz), fuat'i gormek, pek tatli kuzenlerimizin evinde kalip pek tatli kizlarini sonunda gorebilmek (gurbet icimizde bir ooook), oyle ya da boyle yeni bir sehir gorebilmek guzeldi. Daha sonra Bruksel'de uzun yillar yasayan arkadaslarimizla konustugumuzda Bruksel'de yabancilara ve ozellikle Turklere karsi genel bir uzaklik oldugunu, kendi iclerine cok kapali bir toplum olduklarini soylediler. Zaten kisisel almamistik ama yine de olay a nlarinda insanin tadini kacirmiyor degil. 'Dubai ne guzel, hic oyle birsey yok' dedik. Biraz daha dusununce, aslinda bize olmadigini, Filipinli, Hintli, Srilankali, Paki olsan cok farkli hissediyor olabilecegini konustuk. Daha kotusu, farkli hissetmiyor olabilir ve/veya maruz kaldiklari kucumseme duygusunu dogal karsiliyor da olabilirler. Kendinle ilgili olmayan sebeplerden dolayi bir begenisizlige maruz kaldiginda buna ofkelenebilmek bile luks mu su 3 gunluk dunyada?

19 Mart 2012 Pazartesi

Normalligin Pesinde 5: Hala pesindeyiz...

Poyraz, Berta Hanim'a yaptigimiz ve detaylarini surada anlattigim gorusme sirasinda ve sonrasinda Turkiye'de krese gidiyordu. Cok mutluydu. Ogretmenleri ve kresteki pedagog cok olumlu yorumlar yapiyordu genel hali hakkinda, hersey cok iyiydi.

Eylul'de Dubai'ye geldik. 3 ay akrabalar ve cumbusun arasindayken bir anda buraya gelince bir tadi kacti zaten. Bir de hayatinin ilk agir gribini yasadi. 1 hafta atesini 39un altina bile zor dusurduk. Igne, antibiyotik, dr ziyaretleri bitmek bilmez ilaclar falan filan. Cok yorgun ve keyifsiz oldu. 1 donem onceden yazdirdigim krese hastaliktan dolayi 1 hafta gecikmeli olarak basladi. Basladiginda atesi dusmustu ancak hala cok yorgun ve keyifsizdi, ilaclari da devam ediyordu. Cok agladi. Krestekiler birak aglasin dediler. Biraz oyle biraz boyle denedik. Bu arada ben kreste agladigi halde ilgilenilmeyen bir cocugu gordugumden cok tedrgin olup 'aman ha cok aglatmayin poyraz'i, cok aglarsa beni arayin, cok stres olmasini istemiyorum. epilepsi mepilepsi' diye her gun uyarilar yaptim. Sonunda annesi ayri dert, oglu ayri dert dediler galiba ve 'poyraz henuz okula hazir degil diye dusunuyoruz, bu donemi sizle katilacagi faaliyetlerle gecirip sonra okula yazdirsaniz daha iyi olur' dediler. Cok uzuldum. Dogruydu soyledikleri. Gereksiz zorluyordum Poyraz'i. Okula hazir olup olmamak farkli bir konu ama o zaman dogru bir zaman degildi. Aglattigim yaklasik bir haftanin izlerini cok zor sildik. Uzun zaman surekli kucagimda gezdi. Tuvalete bile giremez oldum. Bazi anne cocuk aktivitelerine katildik, orada bile kucagimdan zor indi ve benim kulagimde Berta Hanim'in 'otistik cocuklar toplu aktivitelerde, parklarda vb annelerinin kucagindan hic inmezler' benzeri ifadesi kulaklarimda cinladi hep. Mutsuzdum.

Ocak ayi icin bir baska krese yazdirdim. Orada 'birkac gun ben yaninda kalacagim ki ogretmene alissin' diye bastan soyledim. Oyle de yaptik. Ogretmenini sevdi. Yalniz birakmaya basladigimda agladi ama aglamadigi anlar da oldu! Kreste cok yogun ilgi gosterdiler, sakinlestirmek icin birebir ilgilenildi hep. Kutuphaneye goturup kitaplar okundu. Cok uzun bir ugras doneminden sonra (arada hastalanip bir sure krese gitmeyip sil bastan yapmak da isleri zorlastirdi) aglamayi birakti. Aglamayi birakmasinin 3. gununde kardesim Fuat'in kurtuldugu haberi geldi (bilmeyenler icin o hikaye blogun her yerinde ama kurtulusu surada) ve biz Turkiye'ye gidip 1.5 ay kaldik. Oradayken yine krese verdim. Dondugumuzde de buradakine sorunsuz adapte oldu tekrar.

Sonucta aslinda bizim icin en onemli sey cocuklarla bir arada olabilmesi. Ancak hala ve daima soru isaretleri var. Soyle ki:

- Hala sen ve ben'i ters kullaniyor. Bazen simdiye kadar hic duzeltmemis olmamizin da etkisi oldu diye dusunuyorum. Yanlis oldugunu dusunmesi icin hicbir sey yapmadik. Simdi duzeltince kiziyor. Ama Turkiye doneminde hafif hafif dogru kullanimlara da basladi. Kendisi hala ya 'sen' ya da 'poyraz' ama bize de 'sen' diyor cogunlukla. (bunu verir misin, neredesin vb)
- Evet, hayir sorularina hala yanit yok. Bu cok zor birsey ve tadimi kaciriyor.
- Bazi sorulara da yanit yok tabi. Bazen duvarla konusuyor gibi oluyoruz.
- Cocuklarla grup aktivitelerine katiliyormus, beraber oynuyor, taklit ediyormus kreste ama yine de bir beceriksizlik var o iletisimde, anlatmasi zor ama farkli birsey var.
- Ozellikle uyaran az oldugunda ve yorgun oldugunda kendi kendine manasiz ve bazen tekrar eden konusmalar cok fazla yapiyor.
- Insanlarla iletisimi de cok basarili degil. Ilgi gosteriyor ama beceremiyor bence.

Baba (ki kendisi fazlasiyla iyimser bir kisidir) bir sorun olmadigini dusunuyor. Ogretmenleri de bazen yalniz oynamayi tercih edebiliyor ama tum cocuklar oyle diyorlar. Ama bir sorun oldugunu, ozellikle yasitlariyla karsilastirinca ben gorebiliyorum. Eskiden daha konusmaya yeni basladiginda bile cok daha anlamli diyaloglar kurabiliyorduk, simdi cok kisir bir cercevede diyaloglarimiz.

Neyse, anlatmam cok zor. Ama bir seylerin yanlis oldugunu biliyorum. Berta Hanim yaptigimiz Skype gorusmesinde cocuklarla iletisimi nasil kurduguna gore degerlendirelim demisti. Yazin tum bunlarin uzerinden tekrar gececegiz. Bir ismi var mi bu durumun yoksa sadece zamanla gececek bazi davranis bicimleri mi onu degerlendirecegiz ve ona gore aksiyonlari belirleyecegiz.

Bir suredir cok mutluydum. Yururken falan arada mutlulukla sekiyordum resmen. Bunun kullanmaya basladigim antidepresan'in da etkisi olabilecegini cunku bu kadar asiri mutlu olmamin garip oldugunu dusunuyordum. Ama birkac gundur Poyraz icine kapandi nedense ve iste benim o mutlulugu azaldi. Demek ki mutlu oldugum icin mutluymusum :)

Mutluluk her neyse hayatimizda hep olsun umarim, birazcik gittiginde de ihtimali yakinlarimizda olsun. Normallik, sen de buralarda dursan fena olmaz ama bize teget geciyorsan da ne yapilacaksa yapip yine keyfimizi kacirmayacagiz.

Sosyal gelisim bozukluklariii, sana yenilmeyecegiiim!!! :)))

Normalligin Pesinde 4: rahatlatici bir gorusme

Taa ne zaman baslayip bitirmedigim bugun bitirmeye karar verdim. Aslinda bitmeyecek cunku hala 'sonraki maclara bakacagiz' durumundayiz ama en azindan gunumuze getireyim bir. Poyraz'in sosyal gelisimi ile ilgili sorular ve sorunlarimizi surada, surada, surada anlatmistim.

Gecen yaza donecek olursak, uzun arayislardan sonra gittigimiz Berta Hanim'in Poyraz'a gorusmesi cok olumlu gecti. Berta Hanim su sebeplerden dolayi Poyraz'in otizm skalasinin herhangi bir yerinde olmadigini dusundugunu soyledi:

- muayenehaneye girip Berta Hanim'i gorunce ona hemen gulumsedi, gozlerinin icine bakti. Erol, havayi yumusatmak icin 'hadi danset' dedi (hamamda kadinlar nasil bayilir yavrum modeli bir aileyiz) Poyraz gulerek dansetmeye basladi.
- oyuncaklarla oynayisi gayet olmasi gerektigi gibiydi, bizim baslattigimiz oyunlari da devam ettirip katilim gosteriyordu.
- iletisim kuruyordu.
- bir ara oyun oynanan odadan cikip soyle bir muayenahanede gezinmek istedi kendi kendine. Sonra biraz karanligi gorunce dondu. Hem gezmek istemesi hem karanlik oldugunu gorup donmesi iyi isaretler.
- komut aliyor, sorulara yanit veriyor.
- yabanci bir yerde olmak
yi, odada bir yabancinin olmasini bir tehdit olarak algilamadi bu onda stres yaratmadi, hemen oyuncaklarla oynamaya basladi.

Bunlarin sonucunda ozel olarak bir terapiye ihtiyaci oldugu gorusunde olmadigini, cocuklarla daha cok vakit gecirmesinin iyi olacagini soyledi. Bize de evde yapmamiz icin bazi egzersizler verdi.

- Sen ve ben'i ters kullaniyordu, duzeltmeyin ama hep vurgularak kullanin ben ve sen ifadelerini dedi.
- Ayna onunde sizin yuz ifadesini taklit ettirme oyunu oynayin dedi.
- asla test etmeden ama daha cok komutla onu daha cok hayatin icine katin dedi.
- Bol bol kart oyunlari oynayin. Karsiliklilik ve ogrenme acisindan cok faydalidir.

Ayrica epilepsili cocuklarda ilaca baslama, birakma veya doz degisikligi donemlerinde ayrica nobet oncesi ve sonrasi donemlerde bu sekilde otizm endisesi yaratacak boyutta ice kapanmalar olabilecegini, Poyraz'da yasadigimizin buyuk ihtimalle bu oldugunu soyledi.

Izlemeye devam, endiselenmeden yogun bir ilgiyle problemleri cozecegiz. Dubai'deyken de skype, e-posta vb yontemlerle Berta Hanim'a gelismeleri paylasmaya devam edecegiz.

Yuzumuz gulerek keyifle ayrildik oradan.

O zamandan bu zamana olanlari ayrica yazayim....

8 Mart 2012 Perşembe

Dunyayi Degistirebilecegine Inanmak

Turkiye'den donerken Poyraz'in kresindeki 3 ogretmenine ve okulun idari islerine bakan ve Poyraz'in cilgin aglama doneminde bana psikolojik olarak cok guzel destek veren Michelle'e, Ipek Hanim'in Ciftliginden mis kokulu hediyelik sabunlar alip getirdim. Cok hoslarina gitti. Aradan 1-2 hafta gectikten sonra dun Michelle bana bir zarf verdi, agzi kapali. Bir kart var icinde dedi. Poyraz'i almis eve goturuyordum. Sonra bakabildim. Sabun icin tesekkur karti yazmis. Ne kadar hosuna gittigini, kendisini simarttigini falan. O kadar sevdim ki kart yazmasini. Bana tesekkur etmesini falan degil de sozcuklerle yetinmeyip boyle bir incelik de yapmaya ugrasmasini. Yani isin benle ilgili kismini degil, onla ilgili kismini. Hayati guzellestirme motivasyonunu.

Boyle kadinlar var. Mesela Dubai'de Pinar diye bir arkadasim var. Evine gitseniz, her santimetrekaresine dokunmustur evinin. Bir sofrasina otursaniz, 5 dk da hazirlaniveren bir sofra ne kadar siirsel gorunur anlarsiniz. Gulsum de oyledir mesela, universite arkadasim. Birak kendi evini benim evimi bile guzellestiriverir gelince. Bize yemege geldiyse ve masayi onunla topluyorsak benim kendi kendime topladigimdan daha temiz ve duzenli oluverir her yer. Pinar'in annesi ve hatta anneannesi de oyleymis, ben tanismadim ama taniyan biri soyledi. Enerji ve yasama motivasyonu dolu. Gulsum'un annesi de oyledir. Guclu ve hayatindaki insanlarin yasamina dokunan bir kadindir.

Biraz 'travma sonrasi (stres degil ama) cosku bozuklugu' biraz lustral etkisi galiba cook uzun zamandir ilk kez ben de kendimde o motivasyon ve gucu buluyorum. Bunun kalici olmasini ve bu duygunun Poyraz'a da gecmesini istiyorum. Hayati, dunyayi degistirebilecegine inansin istiyorum. Bu inanc, iyi amaclara hizmet ederse mutlaka mutlaka hayata bir guzellik katar.


Dunyada daha buyuk seyler icin mucadele vermis ve bir arkadasinin mutfagindan cok cok daha buyuk seyleri degistirmis kadinlar da var elbet. Neyse ki var. Herseye butun engellemelere ragmen, kendinde degisim yaratma gucu bulan kadinlar. Dunya erkeklerin dunyasi deniyor bazen. Kesinlikle katilmiyorum. Su an dunyayi erkekler yonetiyor gibi gorunebilir ama bu biz kadinlar buna razi oldugumuz icin. Inancla hareket eden bir kadinin herhangi bir erkekten cok cok daha buyuk seyler yapabilecegine inancim sonsuz. Su an dunyadaki tum cirkinlikler biz kadinlar oyle olmasina goz yumdugumuz icin oyle. Goz yummamaliyiz. Elimiz her nereye uzaniyorsa oradaki cirkinlikleri ortadan kaldirabilecegimizi bilmeliyiz. Bu yemek masamizsa o da olur, onu onemsemiyorsak ne bileyim mahallemizdeki ac kedilerin durumu mesela. Yaptigimizi kucumsememeli ama elimizin aslinda daha otelere de uzanacagini da hep bilmeliyiz. Hic bir sey yapamiyorsak, eger anneysek buna inanan cocuklar yetistirmeliyiz. Biz degistiremezsek bizden sonraki nesil, o olmazsa ayni inanci tasiyan bir sonraki nesil buyuk degisimler yaratacak. Biz dogru tohumlari atmaliyiz.

Bunlari dusunup dururken bu sabah okudugum kitapta (Terry Eagleton- Ideoloji - Ayrinti Yayinlari) rastgeldigim su paragraf cok anlamli geldi:

'Ideolojik acidan hic kimseye 'su katilmamis bir budala' denemeyeceginin bir kaniti da 'ikinci sinif' diye nitelenen insanlarin aslinda 'ikinci sinif' olmayi ogrenmek zorunda kalmalaridir. Bir kadin ya da somurge tebasi icin, yasamin asagi bir formu olarak tanimlanmak yeterli degildir: ayni zamanda, onlara bu tanimin etkili bir sekilde ogretilmesi ve onlardan bazilarinin bu surec icerisinde parlak mezunlar olarak sivrilmesi gerekir. Insanlarin kendilerini ilkel ve kalin kafali durumuna dusurmede ne kadar kurnaz, becerikli ve zeki oldugunu gormek hayret verici. Bu 'edimsel celiski' kuskusuz, bir anlamda politik umitsizligin kaynaklarindan birisidir; ama ayni zamanda, kosullar uygun oldugunda, hakim duzeni yenilgiye de ugratabilecek bir celiskidir.'

6 Mart 2012 Salı

Kitap Yorumu- Beni Asla Birakma


Uzun zaman once cok sevdigim bir arkadasim hediye etmisti. Huzunlu oldugu icin Fuat dondukten sonra okumayi planladigim kitaplardandi. Adina bakarak, icinde bulundugum ruh halinin de etkisiyle bir geminin ardindan aglayarak mendil sallayan bir kadinin hikayesi gibi geliyordu biraz. Okumadigim iyi olmus, ruhum zaten calkalanirken bu kitabin yarattigi sisli havayi kaldirmam zor olabilirdi ama kitabin konusunun benim dusundugumle ilgisi yokmus. Hatta ismi oyle dusundurse ve icinde ask olsa da bir ask romani degilmis.

Kitabin yazari Kazuo Ishiguro. Babasinin isi nedeniyle 5 yasinda Japonya'dan Ingiltere'ye tasinip egitimini orada tamamlayan Japon bir yazar. Bu kitap da yazildigi yil Time dergisi tarafindan ingilizce yazilmis en iyi 100 kitaptan biri secilmis. Daha once ayni yazarin Avunamayanlar kitabini okumus ve onunla ilgili yorumumumu da surada yapmistim.

1. tekil sahis anlatiyor kitabi. Kathy H. . 12 yildir bakiciyim, biliyorum uzun diyeceksiniz gibi bir girisle basliyor bizle konusmaya. Bakicilik nedir, 'bagiscilar' ile ne kast ediyor, kime bakiyor anlamiyoruz ilk anda. Anlatma kaygisinda degil Kathy. Kendi bugununde durmus, gecmisini aniyor. (onunun bugunu bizimkinde uzun yillar sonra ama kitap bir bilimkurgu havasinda yazilmamis) Zamanda gidip gelerek. Yillar sonra karsilastigi Tommy ve Ruth la beraber egitildikleri Hailsham'i anlatiyor. Hailsham, ogrencilerinin dunyaya tamamen kapali olarak 'gozetmenler' tarafindan egitildikleri, spor ve sanata cok onem verilen, ogrencilerin cok sik araliklarla saglik kontrolunden gectigi bir 'okul'. Okudukca goruyorsun ki Hailsham'daki ogrencilerle ilgili 'ozel' bir durum var, onlari 'ozel' yapan birsey. Ne oldugunu anlatma derdinde degil Kathy. Ya da okulda onlara da yapildigi gibi hersey 'hem anlatiliyor hem anlatilmiyor'. Ama eger sonuca odakli bir okuyucu degilseniz kitaba sizi ceken bunun meraki falan olmuyor. Onlar icin hayat nasil aktiysa o akisi hissettiriyor yazar bence okuyucuya. Ayni bilinc seviyesi, ayni derecede hem herseyi bilir gibi hem hicbir sey bilmez gibi hissetme hali, ayni sekilde akintiya kapilmis suruklenmek ve birsey yapamamak hatta yapmaya calismamak.

Kitabi bana oneren arkadasim Hande, olanlara mudahale etmek istegi duydugunu, kaderlerini degistirmelerine yardimci olmak istedigini soyledi. Eksisozlukteki yorumlara baktigimda kitaptan cok film konusulmustu, sanirim film daha bilimkurgu tarzinda yapilmis ve yorumlarin cogu onlari silkeleyip 'kacis'a yoneltmek arzusuyla ilgiliydi. Bende ise hic boyle bir duygu olusmadi. YKY yayinlarindan cikan kitabin arka yazisinda yazildigi sekliyle kitap 'yikima goturecegini bile bile kendi kaderini kabullenenlere odaklanmis'. Ben de onlarla beraber kabullendim okurken, mudahale edilemezdi, edilmemeliydi, onlar gibi suruklendim ben de. Belki de o yuzden bu kadar derin izler birakti icimde.

Mutlaka okunmali diyorum. Naif, derin, karakterler cok guzel irdelenmis ve Murat Belge'nin yorumuyla ("Beni Asla Bırakma"da bir anlamda hiç siyaset yok; ama) bir anlamda tepeden tırnağa siyasi. (su adreste Murat Belge'ninki dahil 3 elestiri var aman dikkat Hande Ogut'unki yogun spoiler iceriyor)

Kazuo Ishiguro
Beni Asla Birakma
Ceviren Mine Haydaroglu
YKY
271 sayfa

27 Şubat 2012 Pazartesi

Hayata Donus

Ulke tarihimizde ironik olarak 'Hayata Donus Operasyonu' diye anilan kara bir leke vardi, degil mi? Benim konum o degil ama... Benim hayata donusum gercekten hayata donus. Neseye, heyecana, istege donus...

2 gun once Dubai'ye donduk Istanbul'dan. Fuat'la gecirdigimiz 1.5 aydan sonra. Dun Erol'a soyledim. 1.5 yildir burada yasiyoruz oysa ben su anda yeni bir ulkede gibiyim. Yeni bir ev. Daha oncekinden farkli hissediyorum herseyi. Tarifi cok zor. Etrafimda bir koza var gibiydi, gri bir koza. Yasamima engel olmuyor, herseyi yapabiliyorum ama o her nefesimde cigerlerime doluyor, dunyaya onun golgesinde bakiyorum, cocuguma sarilirken bile koza da benimle. Artik o yok. Yururken yere daha az agirlik veriyorum sanki. Aldigim nefes daha temiz, sesim daha gur, gozlerim daha iyi goruyor, gercekten gulumsuyorum, insanlari kalbim dolu dolu seviyorum, icim hoplayiveriyor sevdigim birinden iyi haber alinca ya da sadece yumurta tam istedigim kivamda pismis diye. Cok sukur, cok... Daha tam bitmedi. Biraz daha gidecek yolumuz var ama artik beraberiz ve her gun bir oncekinden daha guzel olacak. biliyorum. Tanriya, dostlarima, kardesim icin dua eden, destek olan herkese; beni kozali halimle kabullenen benden bikmayan hayatimdaki tum insanlara. Surekli tesekkur ediyorum icimden...

Onceki yazimda Fuat'in roportaj verecek modda olmadigini yazmistim ama hep beraber merak ettik onu. Surec ve durum hakkinda bildigim kadariyla birkac seyi yazmak isterim:

- Fuat korsanlara ve Somalililere ofkeli degil, hatta sempati duyuyor! Hala asil kurbanin onlar (Afrika insanlari) oldugunu dusunuyor. (gemi daha dogrusu murettabat kacirmanin kotu oldugu gercegini asla reddetmeden) (elime bir korsan gecirirsem yapacaklarim sonucunda aramiz bir sure bozulabilir yani)

- Surecin ilk aylar disinda bizim dusundugumuz kadar kotu olmadigini soyluyor. Hatta bizim o kadar korkmus olmamiza sasiriyor. Yemek, su varmis. Fiziksel siddet cok az olmus. Oldurulme tehditlerinin bos oldugunu onlar zaten biliyormus, korsanlar ailelelere oyle soyletiyorlarmis.

- Nasil kurtuldular, kim ne yapti bilmiyoruz. Para mi verildi, umit kesildi de mi birakildi, yoksa hukumetler mi yapti bu isi hicbir fikrimiz yok. Tek bildigimiz gemi ele gecirildikten tam 16 ay sonra, 8 Ocak'ta bize ve onlara kurtulduklari bilgisinin gelmesi, ayni gun Gurcu bir kurtarma gemisinin gelip gemideki personeli almasi ve birkac gun suren bir yolculukla Kenya'ya goturulmeleri. Kenya'da Turk ve Gurcu yetkililer onlari bir otele yerlestirmis ve ustlerine bir kat kiyafet almis. Ertesi gun ozel bir ucakla (Gurcu) Istanbul'a getirildiler.

Hayata donus. Hem gemidekiler hem aileleri icin. Donulen bu hayat guzel bir hayat olur umarim bu zor donemden sonra...

12 Şubat 2012 Pazar

Kardesim yan odada uyurken...

Geciktim bu yaziyi yazmakta. Haberim olunca hemen yazarim saniyordum ama gorene kadar hep bir terslik olacak diye korktum, gordugumde de yaralari sarmanin sandigimdan daha uzun ve sancili bir surecte oacagini anladim, biraz karisik gunler yasadim/yasadik.

Su anda kardesim yan odada uyuyor. Eski cep telefonu numarasini tekrar actirdi. Cep telefonumdan eski numarasini aradigimda telefonu aciyor, mesela kadikoy'deyim 1-2 saate gelirim diyor. Eve karni cok ac geliyor, fasulyenin yaninda pilav yok diye hayal kirikligi yasiyor, hemen pisiriveriyoruz. Poyraz 'dayiii' diyor, guluyorlar, sariliyorlar, oynuyorlar. Dogal hayata dair butun bu seyler bir an durup baktikca icimi sevincle dolduruyor.

Cok sukur, binlerce sukur.

Aslinda geldiginde onla roportaj yapip yayinlayacaktim, burada bir amerikan filmi edasinda neler olmus bitmis anlatacaktim ama Fuat benim kadar 'medyatik' :) bir kisi degil, hoslanmiyor oyle seylerden. Belki ileride...

Bu surecte bana cok insan destek oldu. Kendimin de Fuat'in da ne kadar harika dostlari oldugunu ve aslinda ne kadar sansli oldugumuzu bir kez daha gordum. Hem gemiyi kurtarmak hem bu surecte benim sikintilarimi paylasmak konusunda Nurturia'daki tum arkadaslarim da cok cabaladilar.

Simdi erteleyip durdugum bu yaziyi yazma sebebime geldik, Nurturia kadinlari simdi bir baska kisi icin, bir annenin cani icin cabaliyorlar. Sanirim hepiniz duymussunuzdur, duymadiysaniz bilin, duyduysaniz bir kez daha hatirlayip elinizden geleni yapin lutfen. Losemi olan ve oglundan ayrilmaktan cok korkan bir anne var destegimizi bekleyen. Elbette iyilesecek ama bizim de yardimimizla... Detaylar su sitede: http://gamzeakbas.blogspot.com/


not: bu yaziyi istanbul'dayken yazdim ama yayinlayamadim. artik dubai'deyiz, bunu yayinlayayim bir de daha guncel birseyler yazayim...