24 Mayıs 2011 Salı

Fuat'ın hayalimdeki bir günü

Birsen kuzenim demis ki: fuatin da bunlarin bir cogu (dostlar, sağlık vb) var ama sadece SU ANDA uzakta... bunlari yitirmedi ki... fuat hala milyarlarca insandan daha sansli...
............
onun orta yasa yaklasan bir erkek oldugunu sanki cogu zaman hepimiz unutuyoruz... sende cok fazla ablalik var... onun guclu ve yasama karsi duran tarafina guvenmelisin...

Denizci kuzenim demis ki: bu vakte kadar bizimkilerle kanka olmuslardir coktan,
asiri biseyler yapacaklarini sanmiyorum.

Fuat'tan aylardır haber alamadık. Artık kaybettiğimi sandığım hayal kurup mutlu olma fonksiyonumu devreye soktum. Onun bir gününü kafamda daha önce düşündüklerimden farklı şekillendirdim ve biraz daha az kötüyüm.


Sabah kimbilir hangi rüyalardan 'lanet olsun hala buradayız' diye uyanıyorlar. (mutlu uyanacağını hayal edecek kadar yitirmedim aklımı!) Kuru ekmek ve biraz su ama olsun yiyorlar birşeyler. Alıştılar zaten ona. 3 türk çok iyi arkadaş olmuşlar. Her sabah dönünce kahvaltıda neler yiyeceklerini konuşuyorlar ve hatta bazen onları hiç bir zaman yiyemeyecek olan kişilere göre şanslı olduklarını bile düşünebiliyorlar. Hava çok sıcak, gün eziyetli geçiyor. Arada korsanlara 'abi bak akıllı olun, bırakın bizi, vermeyecekler para' muhabbeti yapıyorlar, korsanlar da 'dur azıcık daha bekleyelim' diyor. Delirecek gibi oldukları anlar oluyor, birbirlerini rahatlatıyorlar. Dostlukları pekişiyor. 3. Türk'ün o korsanların elindeyken doğan bebeği hakkında konuşuyorlar onlara güç versin, ümit versin diye. Bazen Poyraz hakkında. Ama gün zor geçiyor. 'Para tamam' diye telefon gelsin diye bekliyorlar, gelmiyor.
Ama akşam olunca serinlik çöküyor. Denizde olduklarından hafif de olsa bir esinti. O zaman güverteye çıkıp uzaklara bakıyorlar. En hüzünlü anları ama en insani de aynı zamanda. Zorluyorlar kendilerini güzel şeylerden bahsetmeye çalışıyorlar. Geçmişteki ve gelecekteki. Rüzgar esince 'oh' diyorlar. Dünyanın en kıymetli 'oh'larından biri.
Gece uykuları geliyor, karınları guruldayarak uyumak zor ama uyuyorlar. Kimbilir belki yarın... diyerek.
İyi değiller ama çok kötü de değiller. Güçlüler. Umutlular. Bazen öfkeliler ve bu öfke onları ayakta tutuyor. Ayaktalar, en mühimi bu.
Ha bir de nasıl olacak bilmiyorum ama Fuat Fenerbahçe'nin şampiyon olduğunun haberini almış, sevinmiş. :)

Neresi sıla bana neresi gurbet

Havalar ısındı. Dışarı çıkamayacağımız kadar. 4 gun sonra kuzeye göçmüş olacağız. Sonbahara kadar. Son haftaların hüznü, heyecanı ve burukluğu... Bazı insanların karakteri uygundur yurtdışında yaşamaya, ben onlardan değilim! Gezmeyi severim, yenilikleri severim, kolay adapte olurum (takım çalışmasına yatkınım falan diye devam edip cv'ye mi dönüştürsem) ama hep bir hasret çeken halim vardır. Dolmuşa bindiğimde bile hüzünlenirim. Nerede olursam olayım asıl özlediğim yer başka bir yerdir. Geçmişten anlar, kişiler, yerler pırt diye konuverirler bir anda yüreğime. Nerden çıktı diyemeden başlarım özlemeye.

Dubai'ye bile bağlandım gibi bu sürede. Aslında Dubai'ye değil ama buradaki insanlara, bazı mekanlara bağlandım işte elimde değil. Bir de Erol bizsiz kalacak diye hüzünleniyorum. Poyraz'ın oyuncaklarına bakıp, Erol biz yokken bunları görünce kötü olacak diye düşünüyorum, gözlerim doluyor. Poyraz arasira gorse de babasından ayrı olacak diye üzülüyorum. Özellikle de bu aralar uyurken babasının göğsünü tercih ettiğini düşününce. Sonra 'e beni niye kimse düşünmüyor' diyorum kendime. Ben de özleyeceğim kocamı. 'E gitme' diyeceksiniz ama orayı da özledim. 8 aydır gitmedik. Hayatımda hiç bu kadar uzun ayrı kalmamıştım yakınlarımdan, 'evim'den. Evim, neresi?

Şikayet için yazmıyorum bunları. Fuat'la olan ayrılığımızı saymazsak şükürler olsun ki iyi sebeplerle ayrılıklar bunlar. Burada da güzel bir hayatımız var. Lüks aslında bu özlemler. Ama böyle hissediyorum işte.

Neyse işin duygusal yanını bir yana bırakıp, neydik ne olduk listesi yapayım dedim. Ne oldum dememeli ne olacağım demeli demezseniz tabi... Neler değişti, neler aynı kaldı...

Değişenler

Poyraz:
- geldiğimizde keldi, şimdi çok tatlı saçları var, hatta kestirsek mi diye düşünüyoruz.





- geldiğimizde yürüyemiyordu ve bir ara hiç yürüyemeyecek gibi gelmeye başlamıştı şimdi bazen hiç durmayacak gibi geliyor.


- geldiğimizde kelimelerini listeleyebiliyorduk. Şimdi muhabbetine doyum olmuyor, bir de ingilizce kattı hayatına bolca.

susmayan ve durmayan Poyraz








- azıcık dişi vardı şimdi bir sürü
- geldiğimizde bebekti şimdi daha çok çocuk. çok büyüdü, çok değişti, çok akıllandı. konuşarak anlaşabiliyoruz ki bu bence muhteşem bir level (önemli olan onun konuşması değil bizi anlayabilmesi) insan oldu artık, minik tatlı bir insan.
- epilepsi ile ilgili belirsizlik içindeydik. hala öyleyiz biraz ama çok daha iyi bir noktadayız. ilaçları iyice azaldı ve umuyoruz ki bitecek.
- okul kavramı girdi haytaımıza. 2011 Eylül için kreşkaydı yapıldı bile, 2012 için de okullar geziliyor!

Başka şeyler
- Saçlarım kısa ve çok kötüydü, şimdi daha uzun ve çok kötü ama en azından toplayabilyorum
- biraz kilo aldım
- Arkadaş edinebilir miyiz, insanları sever miyiz derken görmeyince özlediğimiz arkadaşlarımız, dostlarımız oldu. İsrail'de evimizin mutfağının penceresinden karşıdaki eve gelen misafirleri seyreder bir gün biz de dostlarımızla kalabalık yemekler yiyeceğiz diye hayal kurardık. Onu bol bol yaşıyoruz burada.
- geldiğimizde herşeyi açık renk olan ferah bir ev hayal ediyordum. evimiz öyle ve şu anda koyu renk eşyaları olan daha kompakt bir ev hayal ediyorum.
- birkaç yeni kitap okudum (çok değil, nurturia sağolsun), yeni müzik pek keşfetmedim (depresyonum sağolsun), Sopranos dizisine başladık ama henüz bitiremedik
- 2 yıl dolunca kesin döneriz diye geldik ama acaba biraz daha kalır mıyız diye sorgular olduk. Ülkeyi sevdiğimizden değil ama bazı kolaylıklarının Poyraz açısından avantajlı olacağını düşündüğümüzden
- bloğa buraya gelir gelmez başlamıştım, çok daha faza yazacağımı düşünüyordum. olmadı. iyi hissetmiyordum kendimi, sürekli depresif yazmak istemedim. bir konu dışında herşey önemsiz geliyor, o konuda da sürekli yazmak istemiyorum.


Değişmeyenler
Poyraz
- Çok tatlıydı hala çok tatlı (tabi ki çok objektifim!)
- Memeye çok düşkündü hala çok düşkün
- Annesine (ben değil miyim o, niye başka biri gibi yazıyorsam) çok düşkündü hala çok düşkün

Başka Şeyler
- Fuat! Hala orada. Buna hiç ihtimal vermiyorduk. Yazın İstanbul'a gittiğimde elbette o da orada olacaktı, hep bunun hayalini kuruyordum. Sırf o yüzden hiç gidesim olmuyor bazen İstanbul'a. Biliyorum zor olacak. Çok zor.
- Memleketteki dostlukların değişmeden bizi beklediğini umuyoruz elbet (biz geliyoruz diye e-posta attığımda cevap yazmayan dostlar çok meşguller, biliyorum tek sebebi o!)

Bilanço çıkarınca hayatımızın ne kadar az unsurdan oluştuğunu gördüm. Poyraz da olmasa da yanmışız!

Unsur az olabilir ama hayal çok. Hazırlıklara başlamadan önce dua:

- valize 1 kere giyeceğim ya da hiç giymeceğim şeyleri koymayacak sağduyu
- turkiye'de hayalini kurmakta olduğum yiyeceklere saldırıp yazı 4 beden büyümüş olarak tamamlamamam için irade
- annemle kavga etmemem için iyi huy (hem anneme hem bana!)
- arkadaşlarıma da bana da birbirimizle görüşmemiz için vakit
- arkadaşlarımla görüştüğümde muhabbet edebilmem için Poyraz'a iyi huy ya da vakitli uykular
- çok sıcak olmayan havalar
- çok kalabalık olmayan sokaklar
- çok yoğun olmayan trafikler

ihsan et yalebbim.

Bunlar işin eğlenceli yönleri, gerçek dualarım, asıl onlar herşeyi belirleyecek...




18 Mayıs 2011 Çarşamba

Allah Akıl Fikir Versin!

Daha önce Begüm'le geçen pek başarısız bir alışveriş merkezi maceramızı burada yazmıştım. Benzer performansı sonrasında birkaç kez daha gösterdik. Ben de 'daha da gelmem AVM'ye' diye tavrımı koymuştum. Ama olmuyor işte, zorunluluklar. 2 gün önce yine niyetlendim. Bu sefer Begüm olmayacak bizimle. Poyraz sabah Mano'yla parka gitti, ben de hazırlanıp onları alacağım, Poyraz'ın sabah uykusunu orada yaptıracağız, ben de alışveriş yapacağım. Plan bu.

Allah Akıl Fikir Versin (AAFV) 1: Evde hazırlıklarımı yaptım, kapıyı kitledim çıktım. Ama o da ne! Arabam yok!

O anda hatırladım ki arabayı Begüm'ün bize 10 dk. yürüme mesafesinde olan evinin önünde bırakmıştım. Poyraz çok uykulu, beklemeye de oraya gitmeye de dayanamaz. Plan değiştirildi. Poyraz evde uyutuldu. Ben sıcakta koşa koşa gidip arabayı aldım geldim.

O arada Begümle konuştuk ve o da oğlu Efe'yle beraber bizle gelebileceğini söyledi. Ben arabayı yine onların evine park edeceğim, sonra onun arabasına geçip tek araba gideceğiz. Ama onların biraz erken dönmesi gerekiyor, Efe arabada tek başına durmadığı için onlar taksiyle dönecek, ben işim bitince Begüm'ün arabasıyla.

Herşey başarıyla uygulandı. Begümlerin arabaya geçildi.

AAFV 2: Yolda giderken GPS'i kendi arabamda unuttuğumu farkettim. Tek başıma dönmem imkansız. 'Tamam koşarak yaparım alışverişi, beraber döneriz' dedik.

AAFV 3: AVM'ye varınca Poyraz'ın pusetini bu arabaya aktarmayı unuttuğumu farkettim. Neyse zaten pusette pek oturmuyor diye teselli ettim kendimi ama uzun bir AVM olan Emirates Mall'un 2 ucu arasında Poyraz kucağımda gidip gelirken bu teselli çok anlamlı olmadı.

AVM içinde çok başarılıydık. Ekibin kalanı bir oyun alanında oynarken ben koşarak ve gerçekten hızlı bir şekilde alışverişimi tamamladım.
Almak istediğim şeylerden biri bir hediyeydi. Kitaplığa konan kitap tutma şeylerinden (ingilizcesi bookend miş ama türkçe adı ne acaba) almak istiyordum birine hediye olarak ama Dubai'yle de ilgili olsa diye düşünüyordum. Begüm bir mağazada deve şeklinde olanlarını gördüğünü söylemişti. Muhteşem bir fikirdi. Develi bookend. Hem Dubai hem kitap. Çok heyecanladım. Tüm dekorasyon mağazalarını koşarak gezip develi bookend aradım ve o da ne son girdüğüm mağazada buldum. Nasıl sevindim anlatamam. Bu kadar spesifik birşeyi bulabilmek! Hemen paketlettim. Koştum ekibin kalanının yanında. Tüm salaklıklarıma rağmen şans yanımdaydı, vay be!


Ara ara çıkarıp baktım bookendime ve sevindim ah hem Dubai hem kitap. Ne güzel oldu, ne şanslıyım.

AAFV 4: Akşam bir ara tekrar baktım evde ve sonunda bu sefer aldığım şeyin tam da aradığım şey olmadığını farkedebildim! (ve bunu bloga yazayım da biraz da eglenceli birşeyler de olsun dedim)



BEN DEVE DEĞİLİM, BEN DEVE DEĞİLİM
BEN BİR FİLİM,
OLSA OLSA HİNDİSTAN'I TEMSİL EDERİM

3 Mayıs 2011 Salı

Ruhun kendini kurtarma mekanizmaları

Eskiden cok hayal kurardim. Kucukken hayal kurma seanslarım vardı, öğle uykusu yapmam beklenen saatler mesela çok uygundu, asla uyumadığım için. Kendimi tamamen kurduğum hayale adayıp içinde bulunduğum gerçeklikten çıkmış olduğum seanslar. Buna uzun yıllar devam ettim, beni çok üzüp çözemediğim konularda çözdüğümü hayal eder biraz mutlu olurdum. Sonra, 'n'oluyoruz ya ben gerçekle hayali ayırd edemez mi oldum, kendi kurduğum hayalle niye mutlu oluyorum enayi gibi' deyip, daha az hayal kurmaya başaladım. Herkes kadar hayalciyim şu anda. Öyle özel seanslarım falan yok, hayallerimle mutlu ya da mutsuz da olmuyorum.

Somalili korsanlar sağolsun, beynimin farklı bir kurtarma (savunma değil bence, kurtarma) mekanizmasını keşfettim. Gemiye el konduğu tarihten beri, sonradan bir türlü gelişemeyen olumlu haberler aldığımız dönemler dışında her an, detaylı tanımlamayayım, olumsuz bir psikolojideyim, diyelim. Fakat dönem dönem yaşanan bazı şeylerle yaşadığım üzüntü, kaygı vb. (yine detaya girmeyeyim) hislerin altında eziliyorum ve kaldıramayacak gibi hissediyorum. Dün yine ezilmiş ezilmiş ve sürünme moduna geçmiştim, azıcık nefes almaya ihtiyacım var, azıcık sevinmeye, artık bittim diyordum.

İşte beynim, bilinçaltım, ruhum her neyse rüyaları yöneten, orada devreye girdi çok güzel bir rüya gördüm. Rüyamda Fuat meğer çok mutluymuş, gemi aşk gemisi gibi birşeymiş, kilo almış, keyifler tıkır. Nasıl sevindim nasıl mutlu oldum. Sabah uyandığımda biraz daha az negatiftim. Deli gibi koşmuş, artık halim kalmamış, ölmek üzereyim derken, durup 2 dakika dinlenmek gibi, yarım saat değil ama, 2 dakika. Hem o dinlenmenin tadına varmış, gerçekte aslında koşmak zorunda olduğun için biraz buruk ama hem de birazcık daha güçlü. Aynı döngüyü ve tam 'dayanamıyorum' derken çok benzer içerikte bir rüya görüp azıcık güç bulma mekanizmasını birkaç kez yaşadım bu süreçte.

Şimdi ben de Özgüranne'ye özenip soruyorum: Sizin var mı böyle başedemediğiniz durumlar için savunma/kurtarma mekanizmalarınız? Kendi yönetiminizde olan veya olmayan? (ama benim özgüranne kadar okuyanım olmadığından şimdi bu linki hemen nurturia'da da paylaşacağım ki oradaki arkadaşlarımın mekanizmalarnı da öğreneyim :) )